ŞİİRDE AHENK (SES VE RİTİM) - TYT TÜRKÇE - AYT EDEBİYAT ( YKS ) / SONER HOCA

SONER HOCA İLE TÜRKÇE / EDEBİYAT

İçeriğe git

ŞİİRDE AHENK (SES VE RİTİM)

EDEBİYAT > ŞİİR (COŞKU VE HEYECANI DİLE GETİREN METİNLER) > ŞİİRDE AHENK (SES VE RİTİM)
ŞİİRDE AHENK (SES VE RİTİM)
*Bir şiirde ahenk, ses akışı, söyleyiş, ritim, ölçü ve her türlü ses benzerliğiyle sağlanır.
*Şiirde ritim,  vezin ve kafiye ile sağlanır.  
*Her dönemin kendine özgü bir ses ve ritim anlayışı olabilir.
*Şiiri düzyazıdan ayıran en büyük özellik ahenktir. Ahenk, uyum anlamına gelmektedir.
*Bir nazmı, şiir seviyesine yükselten en önemli belirleyici, ahenk unsurlarıdır.


ŞİİRDE AHENGİ SAĞLAYAN ÖGELER:

-Söyleyiş Tarzı (Vurgu - Tonlama)
-Armoni (Aliterasyon - Asonans)
-Ritim:  1)Ölçü (Hece Ölçüsü - Aruz Ölçüsü - Serbest Ölçü)
           2)Uyak, Redif, İç Uyak



VURGU – TONLAMA:
*Bir kelimede hecelerden birinin veya birkaçının diğerlerine göre daha baskılı, daha kuvvetli söylenmesine vurgulama denir.
*Vurgu, hem kelimenin anlamını güçlendiren hem de şiiri ahenkli kılan bir unsurdur.  
*Türkçede vurgu, genellikle kelimelerin son hecesindedir.
*Anlatılmak istenen duygu veya düşüncenin daha etkili ifade edilebilmesi için, ses tonunu değiştirerek okumaya, tonlama denir.
*Tonlama ile acıma, üzüntü, özlem, hayranlık, sevgi, korku gibi duygular belirginlik kazanır.



ARMONİ:
*Art arda gelen dizelerdeki seslerin uyumu demektir.
*Bu uyum, birbirine yakın ünlü ve ünsüz seslerin tekrar edilmesiyle sağlanır. İki başlıkta ele alınır:

a)Aliterasyon:
*Dizelerde, ünsüz seslerin (sessiz harflerin) art arda tekrar edilmesiyle elde edilir.

Eylülde melul olduğu gönül soldu da lale
Bir kâküle meyletti gönül geldi bu hale        “l” ler aliterasyon.

b)Asonans:
*Dizelerde, ünlü seslerin (sesli harflerin) art arda tekrar edilmesiyle elde edilir.

Neysen sen, nefes sen, neylersin neyi  
Neyzensen, nefessen, neylersin neyi           “e” ler asonans.



RİTİM:
*Şiirdeki ritmin sağlanmasında ölçü ve uyak önemli bir rol oynar.

1-ÖLÇÜ (VEZİN):
*Şiirde ahengi ve dizelerin uyumunu sağlayan ögelerden biri de ölçüdür.
*Türk edebiyatında aruz ve hece olmak üzere iki ölçü kullanılmıştır.
*Son dönemlerde buna serbest ölçü de eklenmiştir.  

a- Hece Ölçüsü:
*Hece ölçüsü, şiiri oluşturan dizelerdeki hece sayılarının eşit olması kuralına dayanır.
*Hece sayıları eşitse hece ölçüsüne uyulmuş demektir.
*Hece sayılarını eşitlemek için “Karac’oğlan”daki gibi ses düşmeleri yapılabilir.
*Hece ölçüsü, milli ölçümüz kabul edilir.

* Aşağıdaki şiir 11’li hece ölçüsü ile yazılmıştır.
Çok oku, çok düşün, çok şeyler anla,
Aha bu mektubu alınca Hasan,  
Manalar iplikten incedir amma,
Kelimeler biraz kalınca Hasan.

* Aşağıdaki şiir 7’li hece kalıbı ile yazılmıştır.
Bu dağı aşam dedim
Aşam dolaşam dedim
Bir hayırsız yâr için
Herkese paşam dedim

>Durak:
*Hece ölçüsüyle yazılan şiirlerde, ahengi artırmak amacıyla mısralar belli yerlerinden ayrılır. Bu ayrım yerlerine durak denir.  
*Duraklarda kelimeler ortalarından bölünemez.
*Daha çok 4+3, 4+4, 4+4+3, 6+5 durak sistemleri kullanılmaktadır.

Örnek: Aşağıdaki şiir 4+4=8'li hece ölçüsü ile yazılmıştır.
Gel dilberim / kan eyleme
Seni kandan / sakınırım
Doğan aydan / esen yelden
Seni gülden / sakınırım


b- Aruz Ölçüsü:
*Hecelerin kısalığı ve uzunluğu sırasına göre düzenlenmiş kalıplardan kurulu şiir ölçüsüdür.
*Aruz ölçüsünde hecelerin değerlerini belirleme işlemine takti denir.
*Kısa ünlü ile biten heceler kısa (açık) hece kabul edilir: "araba" sözcüğündeki hecelerin üçü de kısadır.  
*Ünsüzle veya uzun ünlüyle biten heceler uzun (kapalı) hece kabul edilir: "çakmak, nâmahrem, bîtab" sözcüklerindeki tüm heceler uzundur.  
*Bu ölçüde açık heceler “·, v” şeklinde, kapalı heceler ise “ _ “ şeklinde gösterilir. Bunlar ölçü kalıplarını oluşturur.  
*Aruzda bazı heceler ilki kapalı ikincisi açık olmak üzere iki hece değerinde kabul edilmiştir (bir buçuk hece). Bu tür hecelere medli hece ya da bileşik hece denir.
*Sonunda iki ünsüz olan "Türk, üst, kurt" gibi heceler medli hecedir, yani bir buçuk hecedir. Başka deyişle bir uzun bir kısa hece kabul edilir.  
*İçinde uzun ünlü olup ünsüzle biten "âb, yâr" gibi heceler medli hecedir, yani bir buçuk hecedir. Başka deyişle bir uzun bir kısa hece kabul edilir.  
*Bu heceler, normal bir heceden daha fazla uzatılarak okunur ve bu şekilde okumaya med adı verilir.  
*Aruz işlemlerinde medli heceler “ _ ·” şeklinde gösterilir.
*Dize sonlarındaki her hece uzun kabul edilir.  
*Aruz ölçüsüne uydurmak için bir sözcüğün sonundaki ünsüz, ünlüyle başlayan sonraki sözcüğün başında okunabilir; bu ses olayına ulama denir.  
*Aruz kalıbına uydurmak için kısa heceyi uzun okumaya imale denir; imale aruz kusurudur. Usta şairlerde imale görülmez.  
*Aruz kalıbına uydurmak için uzun heceyi kısa okumak da zihaftır ve bu da bir aruz kusurudur.
*Farsça tamlama eki olan "-i" ile "ve" anlamındaki "ü, vü" bağlacı vezin gereği uzun da kısa da olabilir.


Aruz Terimleri:

Takti (Kesme):
*Taktinin kelime anlamı kesme, parçalama; aruz ölçüsünde bir dizeyi ölçünün cüzlerine göre ayırma anlamına gelmektedir.
*Aruz ölçüsünde, dizelerin, durak yerlerini belirtecek biçimde kesik kesik okunmasıdır.

Örnek:

Bin at lı /   a kın lar da / ço cuk lar gi / bi şen dik
Bin at lı /  o gün dev gi / bi bir or du  / yu yen dik

_     _   .  /    .    _   _   .    /  .     _   _    .    /  .   _   _   
Mef û   lü /  me fâ   î   lü    / me fâ    î   lü   /  fe  û  lün


Vasl (Ulama):
*Ünsüzle biten bir sözcüğün ünsüzünü, ondan sonra gelen ve ünlüyle başlayan bir sözcüğün ilk hecesine bağlama (bitişik okuma) işlemine vasl (ulama) denir.  
*Vasıl veya ulama, kapalı bir hecenin vezin gereği açılması gerektiği durumlarda uygulanan bir işlemdir.
*Ulama, ölçüde yan yana iki açık hece gerektiği veya kapalı hecenin açılması lazım geldiği zaman yapılır.

Örnek:

Sön me den yur / du mu n üs tün / de  tü ten en  / so n o cak
Fâ     i    lâ   tün / Fe  i     lâ    tün / Fe   i   lâ  tün / Fe   i    lün

Yukarıdaki dizede “yurdumun” sözcüğünün sonundaki “n” ünsüzü, “üstünde” sözcüğün ilk hecesine bağlanarak ulama yapılmış, aruz kalıbı bozulmamıştır.


İmale (Uzatma):
*Aruz ölçüsünde imale, kısa olan bir hecenin uzatılmasıdır.   
*Çekme, uzatma anlamlarına gelir.  
*Kısa bir heceyi, ölçü gereği, uzun yapmaya (uzatarak okumaya) imâle denir.  
*Aruz ölçüsü, Arap diline göre oluşan bir ölçüdür.  
*Arapçada uzun ünlü çokça kullanılır.  
*Türkçede ise uzun ünlü bulunmadığından divan şairlerimiz aruz ölçüsü gereklerine göre kısa ünlüleri uzun ünlü gibi göstermek zorunda kalmışlardır.  
*Uzun okunan kısa hece, bu yöntemle kapalıya dönüştürülüp ölçü sağlanmış olur.    
*İmale, bir aruz kusuru olmasına rağmen divan şairlerimiz kısa sesliyi uzun sesli olarak göstermeyi kusur olarak görmemişler, şiirlerinde sık sık imale yapmışlardır.

Örnek:

Kamu bîmârına cânân devâ-yı derd eder ihsân

Niçin kılmaz bana dermân beni bîmâr sanmaz mı       (Fuzuli)

.     — —  —    /   .     —  —  —   /  .    —  —  —    /  .   —  —  —
Me fâ   î   lün   /  Me  fâ    î  lün  /  Me fâ   î   lün   / Me fâ   î   lün

(Kalın ve koyu heceler vezin gereği kapalı hece ve uzun sesli okunması gerekmiş ve imale yapılmıştır.)


Zihaf (kısma):  
*Ölçü gereği Arapça ve Farsçadaki uzun hecenin kısaltılmasıdır.
*Uzun heceyi aruz kalıbına uydurmak için kısa okumaktır.  
*Uzun ünlüleri kısa ünlü; medli heceleri de bir kapalı hece değerine düşürmektir.
*İmalenin tersidir.   
*Aruz kusurlarındandır.

Kıl tefâhur kim senün hem var men tek âşıkun
Leyli‘nün Mecnûn’ı Şîrîn’ün eger Ferhâd’ı var.       (Fuzulî)

Beytin ikinci mısraındaki “Leylî” Arapça bir sözcüktür ve aruza göre değeri iki kapalı hece (- -)dir. Kelimenin beytin vezniyle uyumlu hâle gelebilmesi için ikinci hecenin açık olması gerekir. Bu nedenle Leylî’nin ikinci hecesindeki “î” sesi vezin gereği kısaltılarak “i”değerine düşürülmüş; bu işlem sonucunda kelimenin aruza göre ses değeri bir kapalı bir açık hece (- .) olmuştur.

Med:  
*Uzun hecenin ölçü gereği bir buçuk hece değerinde okunmasıdır.  
*İki uzun hece arasında bir kısa hece bulunması gerektiğinde mede başvurulur.  
*İmale ve zihafın aruz kusuru sayılmasına karşılık med, bir sanat olarak kabul edilir.

Tutsaydım o rûh gitmeseydi  >> rûh bir buçuk alınır

Tut say dı / mo  rû  h git  /   me sey di

Mef  û  lü    me fâ   i  lün      fe    û   lün
—    —  .  /   .   —   .  —    /   .    —   —



c- Serbest Ölçü:
*Hece, aruz gibi herhangi bir ölçüye bağlı kalınmayan ölçüdür.
*Hecelerin açık veya kapalı olmasına ya da sayılarına bakmaksızın şairin tamamen kendi üslubuna göre yazmasıdır.
*Serbest ölçü, Türk şiirinde 1940'lardan sonra Orhan Veli Kanık (Garip Akımı) ile yaygınlaşmaya başlamıştır.
*Günümüzde yazılan şiirlerin çoğu serbest ölçüde yazılmaktadır.  
*Bu ölçüde ahenk; söyleyiş, ses akışı ve özenli sözcük seçimi ile sağlanır.



2- UYAK (KAFİYE) – REDİF – İÇ KAFİYE:

a- Kafiye:
*Mısra sonlarındaki yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları ve görevleri farklı kelimelerin, eklerin benzerliğine kafiye denir.

Yanıp tutuşmadan aylarca yummadım gözü,
Nücuma sor ki, bu kirpikler uyku görmüş ?

Not: Bir mısrada ekte diğer mısrada kökte olsa da kafiyedir. Önemli olan anlam ve görevlerinin farklı olmasıdır.


Kafiye Nasıl Bulunur?
*Bir şiirde kafiyeyi bulmak için öncelikle şiirin mısraları arasındaki ses uyumu bulunur.  
*Bunun için her mısraın son kelimesinden başlanarak benzer olan kelimeler işaretlenir.  
*Aynı anlam ve görevdeki ek ve kelimeler ayrılır. Bunlar rediftir.
*Geri kalan, aynı anlam ve görevde olmayan sesler kafiye olarak alınır.
*Örneğin farklı dizelerin son kelimeleri “göller” ve “seller” olsun.  
* “-ler” aynı anlam ve görevde olduğu için kafiye olmaz. Rediftir.
*“-l” sesleri benzemektedir. “-l” kafiyeyi oluşturmuştur.


Kafiye (Uyak) Çeşitleri:

a1- Yarım Kafiye:
*Tek sesin benzeşmesi ile oluşan kafiyedir.

Üstümüzden gelen boran kış gibi
Şahin pençesinde yavru kuş gibi
Seher sabahında rüya düş gibi
Çağıta bağırta aldı dert beni


/Not: Bazı kaynaklarda oluşma yerleri (ağızdaki şekillenme noktaları) birbirine yakın olan ünsüzlerin de (c-ç, c-j, s-ş, l-r, ğ-y, ka-ke, d-t, z-s) yarım uyak yapıldığı görülmektedir.  

“Şehrin eleminden bir uzak merhaledeydim,
Fânîleri gökten ayıran perdeye değdim.”
(Bu bilgiye göre beyitte -dim ekleri redif, ağızdaki şekillenme noktaları birbirine yakın olan y ve ğ sesleri ise yarım uyaktır.)


a2- Tam Kafiye:
*İki sesin benzeşmesiyle oluşan kafiyedir.

Yollarda kalan gözlerimin nurunu yordum,
Kimdir o, nasıldır diye rüzgarlara sordum,
Hulyamı tutan bir büyü var onda diyordum.
Gördüm: Dişi bir parsın elâ gözleri vardı.


a3- Zengin Kafiye:
*Üç ya da daha çok sesin benzeşmesi ile oluşan kafiyedir.  

Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk,
Soğuk bir mart sabahı.. Buz tutuyor her soluk.


a4- Cinaslı Kafiye:
*Anlamları ayrı, fakat yazılış ve okunuşları aynı olan kelime ve kelime gruplarının mısra sonunda tekrarı ile oluşan kafiyedir.
*Aynı kelimenin tekrarı rediftir, cinas değildir.

Niçin kondun a bülbül
Kapımdaki asmaya
Ben yârimden vazgeçmem
Götürseler asmaya


a5- Tunç Kafiye:
*Kafiyeyi oluşturan sözcüklerden birinin diğerinin içinde geçmesine “tunç kafiye” denir.
*Tam ve zengin kafiyelerden ve rediften oluşabilir.

Bursa’da eski bir cami avlusu
Mermer şadırvanda şakırdayan su       

>>>su’lar tunç kafiye (tam kafiye)

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var    

>>>var’lar tunç kafiye  (zengin kafiye)

Düşmanın sitemi yürekler ezer
İnsan bu kahr ile canından bezer  
Gülşende yabancı köpekler gezer
Erler meydanında insan kalmamış.

>>> ezer’ler tunç kafiye  (ez’ler tam kafiye, er’ler redif)



b- Redif:
*Mısra sonlarında yazılışları, okunuşları, anlamları ve görevleri aynı olan eklerin, kelime ve kelime gruplarının tekrar edilmesine "redif" denir.

Not: Redif, şiirde, ek, sözcük, sözcük grubu veya dize halinde bulunabilir.

Bu ıslıkla uzayan, dönen, kıvrılan yollar (sözcük halinde)
Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar

Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu (ek halinde)
Gökler bulutlanıyor, rüzgâr serinliyordu

Dağlar ile taşlar ile
Çağırayım Mevlam seni (dize halinde)
Yuvadaki kuşlar ile
Çağırayım Mevlam seni



c- İç Kafiye:
*Mısra içinde fazladan yapılan ve mısra sonlarındaki uyakla uyumlu olan ses benzerliğidir.

Şeb-i hicran yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım
Uyarır halkı efganım kara bahtım uyanmaz mı.

/Not: Cümlelerin ya da bir cümle içinde birden çok sözcüğün sonlarındaki ses benzerliğine seci denir. Seci, düzyazıda (nesirde)  kullanılan uyak olarak da tanımlanabilir.  

Örnek:
“İlahi, kabul senden, ret senden; şifa senden, dert senden. İlahi, iman verdin, daim eyle; ihsan verdin, kaim eyle.”


Kafiye Anlayışları:

a) Göze göre kafiye anlayışı:
*Divan şairleri tarafından benimsenen kafiye anlayışıdır.
*Arap alfabesine göre çıkış noktaları birbirine yakın olan seslerin aynı ses sayılması bu anlayışta kafiye olarak kabul edilmez.
*Bu anlayışa göre dize sonlarında mutlaka aynı ses kullanılmalıdır.

Zerre-i nurundan iken muktebes
Mihr ü mehe etmek işaret abes”

abes → عبت
muktebes → مقتبس

dizelerinin son sözcükleri Arap alfabesine göre iki ayrı harfle “se ve sin” yazıldığından kafiye olarak kabul edilmez.  
*Göze göre kafiye benimsendiği için bu iki sesin görünüşleri birbirinden farklıdır.


b) Kulağa göre kafiye anlayışı:
*Sadece ses benzerliğinin benimsendiği kafiyedir.  
*Çıkış noktaları aynı olan sesler dize sonlarında tekrarlandığında kafiye kabul edilir.
*Örneğin; dize sonunda Arap alfabesinde “se” – “sin” veya “sin” – “sad” harfleri kafiyeli kullanılabilir. Ya da “ç” ve “ş” harfleri kafiyeli sayılabilir.
*İslamiyet’ten önceki dönemde, halk şiirinde ve tekke şiirinde, Servet-i Fünun ve sonraki tüm dönemlerde edebiyatımızda hâkim olan kafiye anlayışıdır.



Kafiye Şeması (Uyak Düzeni):

a. Düz Kafiye:   “aaaa”, “aaba”, “aaab”, “aabb”
Hiç anılmaz olmuş atalar adı,   a
Beşikte bırakmış ana evladı.    a
Kırılmış yetimin kolu kanadı,    a
Zulüm pençesinden amân kalmamış. b

b. Çapraz Kafiye:  “abab”
Hayran olarak bakarsınız da     a
Hülyanızı fetheder bu hali         b
Beş yüz sene sonra karşınızda  a
İstanbul fethinin hayali             b

c. Sarma Kafiye:  “abba”
En son Bektaş Ağa çöktü diz üstü. a
Titrek elleriyle gererken yayı,      b
Her yandan bir merak sardı alayı, b
Ok uçtu, hedefin kalbine düştü.     a

d. Mani Tarzı Kafiye: “aaba”
Ağam derim naçarım    a
İnci mercan saçarım     a
Dünya deniz olunca       b
Ben kuş olup kaçarım    a

e. Örüşük Kafiye:  aba  bcb   cdc
Hayat yolu ortasında kendimi        a
Karanlık bir orman içinde buldum.  b
Anladım yolumu kaybettiğimi.       a

Aklıma geldikçe hâlâ korktuğum   b
Bir yabani, haşin, büyük ormanı   c
Anlatırken bile ürperiyorum.        b



NAKARAT:
*Şiiri oluşturan bölümlerin (üçlük, dörtlük vb.) her birinin sonunda aynen tekrarlanan dizelerdir.

ÇOCUK
Böyle çıtır pıtır
Çıtırdamazdı ocaklar
Sen olmasan

Mırıl mırıl
Ninni bilmezdi dudaklar
Sen olmasan

Neye yarardı oyuncaklar
Sen olmasan
Ve soğurdu, yavrum, kucaklar
Sen olmasan                            (Arif Nihat Asya)



KELİME VE KELİME GRUPLARININ TEKRARI:
*Şiirde ahengi sağlayan unsurlardan biri de bazı kelimelerin ve kelime gruplarının tekrarlanmasıdır:

Parça parça yarılmış öküz ardında,
Parmağı üç pare, tırnağı ak değil.

Utanır elin ayağın,
Korkarsın yakından görsen,
Eli el değil, ayağı ayak değil.



SES AKIŞI:
*Şiir okunurken seslerin içeriği yansıtacak şekilde vurgu ve tonlama yapılarak çıkarılmasıdır.





METİN TÜRLERİ






ŞİİR (COŞKU-HEYECAN DİLE GETİREN METİN)





>NAZIM BİÇİMLERİ-TÜRLERİ






    İçeriğe dön