GÜLŞEHRİ HAYATI, EDEBİ KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ
SANATÇILAR > SANATÇILAR
GÜLŞEHRİ: (14. YÜZYIL)
*Divan edebiyatı şairi.
*Gülşehri, Türk edebiyatı Anadolu’da başladığı zaman eser veren üç büyük şairden biridir.
*Gerçekte XIV. yüzyıla gelindiği zaman, bu asrın ilk otuz yılı içinde Türk edebiyatında bilindiği kadarı ile üç mesneviden söz etmek gerekir. Bunlardan birincisi Yunus Emre’nin Risâletü’n-nushiye’sidir. 1307 yılında yazılan bu eseri 1317 yılında yazdığı Mantıku’t-tayr adlı mesnevisi ile Gülşehri izlemiştir. Üçüncü eser ise 1330 yılında Âşık Paşanın yazdığı Garib-nâme olmuştur.
*Bu şairlerden Gülşehri ve Âşık Paşa Kırşehir’de yetişmişlerdir.
*Gülşehri, 1250(?) yılında doğmuştur. Ancak hayatı hakkında bilinenler pek azdır.
*Ömrünü Kırşehir’de geçirdiği ve tekke sahibi bir şeyh olduğu bilinmektedir.
*Hayatını kendi eserinden takip edersek, şairimiz iyi bir tahsil görmüştür.
*İslâmî ve edebî bilgiler yanında fen bilimlerine de sahiptir.
*Felek-nâme adlı eserinde belirttiğine göre seyahatlere de çıkmıştır.
*Türk edebiyatında “mahlas” kullanan ve bunun endişesini taşıyan ilk şairlerdendir.
*Gülşehri eserinde hayvan hikâyelerine yer veren ilk şairimizdir.
*Onun tabiatı algılama ve tasvir gücü büyüktür.
*Yine bu açıdan ele alınınca Türk fabl edebiyatının Anadolu’daki ilk şair ve yazarının da Gülşehri olduğu görülür.
*Gülşehri’de en önde gelen husus Türkçeye verdiği önemdir.
*Mantıku’t-tayr adlı eserini Türkçe yazmıştır. Böylece Anadolu’da Türkçecilik cereyanını başlatan ve Türkçeye, hiç bırakmamak kaydıyla, sahip çıkan ilk şair de Gülşehri olmuştur.
*Gülşehri sanatı ve dilinin tatlılığı ile övünür ve hikâye yazmaktan bıkmadığını da belirtir.
*Bir hikâyeyi bitirip bir başka hikâyeye başlaması şairin sanata ve edebiyata olan düşkünlüğünün de bir göstergesidir.
*Gülşehri, ayrıca kendi bünyemize yönelir. Cemiyetin meseleleri ile de ilgilenir.
*Devrinin ahilik anlayışını tenkit eder ve ahi olmanın şartlarını Fütüvvet-nâme’yi okumaya ve onunla amel etmeye bağlar.
*Gülşehri şekilci değildir. Anlam ve hikmet tarafında yer alan üstün zevk sahibi bir şairdir.
*Gülşehri’nin çekici bir anlatımı vardır.
*Sorulu cevaplı ifadeler, üslubunun temelini oluşturur.
GÜLŞEHRİ’NİN ESERLERİ:
Felek-nâme, Mantıku’t-Tayr, Aruz-ı Gülşehri, Kudûrî Tercümesi, Kerâmât-ı Ahi Evran
Felek-nâme:
*Farsça olarak yazılmış bir mesnevidir.
*Konu tasavvufidir.
*İslam ve tasavvuf felsefesinin işlendiği eserde hayat ve ölüm üzerinde durulmuştur.
*Gülşehri Felek-nâme’yi 1301 yılında Gazan Han adına yazmıştır.
*Gülşehri astronomi ilmine değer verilen bir zamanda yaşamıştır.
*Bu sebeple Felek-nâme sözü içine astronomiyi de almaktadır.
Mantıku’t-Tayr:
*Gülşehri’nin en büyük ve en önemli eseri Mantıku’t-tayr’ıdır.
*“Kuş Dili” demektir.
*Tasavvufi ve alegorik bir eserdir.
*Gülşehri bu eserini ilk eseri olan Farsça yazdığı Felek-nâme’den 16 sene sonra (1317 yılında) kaleme almıştır.
*Mantıku’t-tayr’ı Türkçeye ilk tercüme eden Gülşehri olmuştur.
*Gülşehri, eserini, Feridüddin Attar’ın aynı adı taşıyan eserinden aynen tercüme etmemiş, çeşitli eserlerden aldığı hikâyelerle birlikte 59 bölüm eklemiş, Attar’ın anlattığı birçok hikâyeyi eserine almamıştır.
*Böylece eserdeki asıl fikri işleyerek özgün bir eser ortaya koymuştur.
Aruz-ı Gülşehri:
*Çeşitli aruz kalıplarının terkip ve teşkilini anlattığı 16 varak tutarında, Farsça kaleme alınmış, küçük bir risâlesidir.
Kudûrî Tercümesi:
*Gülşehri’nin böyle bir eser yazdığını Mantıku’t-tayr’ından öğrenmekteyiz.
*Bu eser henüz ele geçmemiştir.
Kerâmât-ı Ahi Evran:
*Fütüvvet ehli olan Ahi Evran’dan ve onun cömertliğinden bahseden küçük bir eserdir.
*167 beyit olan bu mesnevinin Gülşehri’nin olduğunda şüpheler vardır.