MEVLANA HAYATI, EDEBİ KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ
SANATÇILAR > SANATÇILAR
MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ: (13. YÜZYIL)
*Mutasavvıf, mütefekkir, şair, fâkih, âlim.
*Horasan’ın Belh şehrinde 1207’de doğmuş, ailesiyle Anadolu’ya göç ederek Konya’ya yerleşmiştir.
*Mevlâna'nın babası Belh şehrinin ileri gelenlerinden olup, sağlığında "Bilginlerin Sultânı" ünvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahâeddin Veled'tir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur.
*Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizî ile karşılaşmış; ancak beraberlikleri uzun sürmemiştir.
*Şems aniden ölür.
*Mevlâna Şems'in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekilmiştir.
*Yaşamını "Hamdım, piştim, yandım" sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273 Pazar günü Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur.
*Mevlâna, ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine yani Allah'ına kavuşacaktı.
*Onun için Mevlâna ölüm gününe, düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen "Şeb-i Arûs" diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu.
*Türk ve dünya edebiyatının önde gelen sanatçılarındandır.
*Tasavvuf düşüncesini halk zevkine uygun olarak hikâyeler yardımıyla anlatmaya çalışmıştır.
*Arapça, Farsça ve Rumca da bilen sanatçı, bu dillerle de şiirler söylemiş, devrin edebiyat dili Farsça olduğundan, birkaç Türkçe beyit dışında, şiirlerini Farsça yazmıştır.
*Tasavvuf düşüncesini, ilahî aşkla birleştirip şiir sanatıyla evrensel hâle getirmiştir.
*Şiiri, musiki ve sema sanatıyla birleştirmiştir.
*Din, dil, ırk ve mezhep farkı gözetmeksizin bütün insanlığa seslenmiş, insanı insan olduğu için sevmiştir.
*İnsan sevgisi, ilahî aşk eksenindeki dinî konuları kendine özgü bir anlayışla işlemiştir.
*Mevlâna büyük bir Hak aşığıdır. Aşkın efendisidir.
*İnsan yaratılmışların en şereflisidir düsturuyla; her dilden, her dinden, her renkten insanı kucaklayan Hz. Mevlâna sevginin, barışın, kardeşliğin, hoşgörünün sembolüdür.
MEVLÂNA'NIN ESERLERİ:
Mesnevi, Divan-ı Kebîr, Mektubat, Fihi Mafih, Mecalis-i Seb’a
Mesnevi:
*Mesnevî her ne kadar klâsik doğu şiirinin bir şiir tarzı ise de "Mesnevî" denildiği zaman akla “Mevlâna'nın Mesnevisi” gelir.
*Mevlâna Mesnevî'yi Çelebi Hüsameddin'in isteği üzerine yazdırmıştır.
*Kâtibi Hüsameddin Çelebi'nin söylediğine göre Mevlanâ, Mesnevî beyitlerini Meram'da gezerken, otururken, yürürken hatta semâ ederken söylermiş, Çelebi Hüsameddin de yazarmış.
*Mesnevî'nin dili Farsça'dır.
*Halen Mevlâna Müzesi'nde teşhirde bulunan 1278 tarihli, elde bulunan en eski Mesnevî nüshasına göre, beyit sayısı 25618 dir.
*Mesnevî'nin vezni: Fâ i lâ tün- Fâ i lâ tün - Fâ i lün
*Mevlâna 6 büyük cilt olan Mesnevî'sinde, tasavvufî fikir ve düşüncelerini, birbirine ulanmış hikâyeler halinde anlatmaktadır.
*Mesnevi’deki en önemli özellik çok derin konuları bile rahat ve anlaşılır bir şekilde anlatmasıdır.
*Mevlana birçok konuyu ilhamının sesine uyarak içine doğduğu gibi söylemiş ve büyüleyici bir eda yakalamıştır.
*Düşüncelerini uzun uzun bir kâğıda döküp sonra üzerinde düzeltme yapmamıştır.
*Eserde Mevlânâ, basit; fakat düşündürücü ve bilhassa buluş kabiliyetini gösteren deliller getirir, örnekler verir, anlatmak istediği şeyi apaçık bir hâle koyar, hatta gülünç hikâyeler bile söylemekten çekinmez.
Divan-ı Kebîr:
*Dîvân, şairlerin şiirlerini topladıkları deftere denir.
*Dîvân-ı Kebîr "Büyük Defter" veya "Büyük Dîvân" manasına gelir.
*Mevlana’nın çeşitli konularda söylediği şiirlerin tamamı bu divanda yer almaktadır.
*Eserin dili Farsçadır, içinde az sayıda Arapça, Türkçe ve Rumca şiir de yer almaktadır.
*Dîvân-ı Kebîr 21 küçük dîvân (Bahir) ile Rubâî Dîvânı'nın bir araya getirilmesiyle oluşmuştur.
*Dîvân-ı Kebîr'in beyit adedi 40.000’i aşmaktadır.
*Mevlâna, Dîvân-ı Kebîr'deki bazı şiirlerini Şems mahlası ile yazdığı için bu dîvâna, Dîvân-ı Şems de denilmektedir.
Mektubat:
*Selçuklu hükümdarlarına ve devrin ileri gelenlerine öğüt vermek; kendisine sorulan dinî ve ilmî konularda açıklayıcı bilgiler vermek için yazdığı 147 adet mektuptur.
*Mevlâna bu mektuplarında, edebî mektup yazma kaidelerine uymamış, aynen konuştuğu gibi yazmıştır.
*Mektuplarında "kulunuz, bendeniz" gibi kelimelere hiç yer vermemiştir.
*Hitaplarında mevki ve memuriyet adları müstesna, mektup yazdığı kişinin aklına, inancına ve yaptığı iyi işlere göre kendisine hangi hitap tarzı yakışıyorsa o sözlerle ve o vasıflârla hitap etmiştir.
Fihi Mafih:
*Fîhi Mâ Fih "Onun içindeki içindedir" manasına gelmektedir.
*Mevlana’nın çeşitli meclislerde yaptığı sohbetlerin, oğlu Sultan Veled tarafından toplanması ile meydana gelmiştir.
*61 bölümden oluşmaktadır.
*Bu bölümlerden bir kısmı, Selçuklu Veziri Süleyman Pervane'ye hitaben kaleme alınmıştır.
*Eserde bazı siyasi olaylara da temas edilmesi yönünden, bu eser aynı zamanda tarihi bir kaynak olarak da kabul edilmektedir.
*Eserde cennet ve cehennem, dünya ve âhiret, mürşit ve mürîd, aşk ve semâ gibi konular işlenmiştir.
Mecalis-i Seb’a:
* “Yedi Meclis” anlamına gelen eser, Mevlana’nın yedi sohbetinin not edilmesinden meydana gelmiştir.
*Mevlâna'nın vaazları, Çelebi Hüsameddin veya oğlu Sultan Veled tarafından not edilmiş, ancak özüne dokunulmamak kaydı ile eklentiler yapılmıştır.
*Eserin düzenlemesi yapıldıktan sonra Mevlâna'nın tashihinden geçmiş olması kuvvetle muhtemeldir.
*Şiiri amaç değil, fikirlerini söylemede bir araç olarak kabul eden Mevlâna’nın, yedi meclisinde şerh ettiği “hadis”lerin, konuları bakımından tasnifi şöyledir:
1. Doğru yoldan ayrılmış toplumların hangi yolla kurtulacağı.
2. Suçtan kurtuluş. Akıl yolu ile gafletten uyanış.
3. İnançtaki kudret.
4. Tövbe edip doğru yolu bulanlar Allah'ın sevgili kulları olurlar.
5. Bilginin değeri.
6. Gaflete dalış.
7. Aklın önemi.
*Bu yedi meclis'de, asıl şerh edilen hadislerle beraber, 41 hadis daha geçmektedir.
*Mevlâna tarafından seçilen her hadis içtimaidir.
*Mevlâna yedi meclisinde her bölüme "Hamd ü sena" ve "Münacaat" ile başlamakta, açıklanacak konuları ve tasavvufî görüşlerini hikâye ve şiirlerle cazip hale getirmektedir.
*Bu yol Mesnevî'nin yazılışında da aynen kullanılmıştır.
EK BİLGİ / MEVLANA VE MEVLEVİLİK:
*Mevlevilik; tamamen sevgi ve hoşgörü üzerine kurulmuş bir müessesedir.
*Mevlana bir tarikat kurmamış olsa da bunun temellerini atmıştır.
*Dostlarıyla birlikte sohbet toplantıları düzenler, bu toplantılarda dini konuşmalar yapılır, müzik dinlenir, sema yapılır ve zikredilirdi.
*Zamanla Mevlana'nın fikirleri yayıldı ve toplantılarına katılmak isteyenlerin sayısı arttı. Bu kişilerin bazıları İran ve Arabistan gibi yabancı ülkelerden geliyorlardı.
*Mevlana, toplantılara düzen vermek için bazı kurallar koydu. Bu düzen, Mevlevilik tarikatı ritüellerinin kökenini oluşturacaktı.
*Gönül dostu Şems'i kaybettikten sonra Mesnevi'yi yazdırır.
*Oğlu Sultan Veled, talebesi Hüsamettin Çelebi ve ardından gelenler bunu geliştirip önce Anadolu'ya daha sonra da diğer yörelere yaymışlardır.
*Mevlana'nın oğlu Sultan Veled postnişin (şeyh) olduktan sonra bir tarikat merkezi (tekke) inşa edildi. Bu tekkede Kur'an ve Mesnevi okunuyordu.
*Böylece mevlevilik, sufi tarikatlardan biri haline geldi.
*Mevlana'nın, yakınları ve dostlarının defnedilmiş olduğu Konya'daki Yeşil Kubbe (Kubbe-i Hadra), tarikatın manevi merkezi halini aldı.
*Bugün de pek çok Müslüman bu türbeyi ve yanındaki tekkeyi ziyaret etmektedir.
*Mevleviliğin başlangıcında sema ayini, dervişlerin vecde gelmesiyle başlıyordu.
*Ulu Arif Çelebi zamanında semadan önce Kur'an ve gazeller okunmaya başladı.
*Sema ayini Mukabele denilen günümüzdeki şeklini 15. yüzyılda Pir Adil Çelebi zamanında aldı.
*Mevlâna, yaradana gönül veren, bütün dünyadaki yaratıkları yaradandan ötürü sevmeyi ve bizlere sevgiden söz etmeyi öğreten bir aşk piridir.
*Ona göre, kendi varlığından geçerek Allah’ta fani olmak, yani Allah’a tam bir gönül bağlamak, Allah’a giden en kısa yoldur.
*Gönlünü Hakk’a vermiş bir insanın artık kendi benliği kalmamıştır. Onun her zerresinden işleyen Allah’tır. Böylece o kişi nefsine uyup başkasına zarar verecek kötü işlerde bulunmaz. Allah ahlakına bürünmüştür.