NABİ HAYATI, EDEBİ KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ
SANATÇILAR > SANATÇILAR
NABİ: (17. YÜZYIL)
*Divan edebiyatı şairi, kâtip, kethuda.
*17. yüzyılın Nef’î’den sonra en büyük şairidir.
*Asıl adı Yusuf olan sanatçı, 1642’de Urfa’da doğmuş, iyi bir öğrenim görmüştür.
*Farsça ve Arapça öğrenmiştir.
*24-25 yaşlarında İstanbul'a gelmiştir.
*Muhasip Mustafa Paşa'nın önce divan kâtibi, sonra kethüdası oldu.
*Mustafa Paşa ile birlikte 1671'daki Lehistan seferine katıldı.
*Yazdığı "Fetih-nâme-i Kamançina" adlı risaleyle padişahın ilgisini çekti.
*1678'de hacca gitti.
*Dönüşünde sunduğu "Tuhfet-ül Haremeyn" adlı eseriyle padişahtan samur kürk armağanı aldı.
*"Şeyh-üş-şuara" ünvanıyla itibar gördü.
*6 padişah devri gördükten sonra 10 Nisan 1712'de İstanbul’da yaşamını yitirdi.
*Nâbi Osmanlı'nın duraklama devrinde yaşamış bir şairdi, yönetim ve toplumdaki dejenerasyona ve bozukluklara şahit oldu.
*Eserlerinde duygu ve hayal yerine düşünceye önem vermiştir. Bu nedenle şiirlerinde heyecan ve duygular azdır.
*Na ve bi kelimeleri Farsça ve Arapçada ‘yok’ manasına gelmektedir. Mahlasının anlamı budur.
*Şiir ile düşünceyi birleştiren şair olarak bilinir.
*Edebiyatımıza “düşünce şiiri” çığırı açmıştır.
*Şiirlerinde, hikmetli sözlere ve atasözlerine yer vermiştir.
*Hikmet ve atasözlerine dayalı “hikemi şiir”in kurucusudur.
*Didaktik, yani öğretici şiirin en başarılı şairlerindendir.
*Günün olaylarını, çağının haksızlıklarını, huzursuzluklarını edebiyat ve sanattan taviz vermeden işlemiştir.
*Şiirlerinde toplumdaki düzensizlikleri, kişiyi kötülüklere götüren yönleri göstermeye çalışmıştır.
*Nâbî’ye göre şiir, günlük hayatın içinde olmalı, hayattan ve insanlardan kopmamalıdır.
*Bunun için Nâbî’nin şiirleri hayat içinde karşılaşılan sorunlara çözümler üreten, yer yer öğütler veren ve yol gösteren bir yapıdadır.
*Şiirlerini hakîmane bir eda ile söyleyen sanatçı, bunlarda sanat unsurlarından uzak durmamıştır.
*Bazı hikmet sözleri atasözü gibi kabul edilmiş ve günümüze kadar gelmiştir.
*Rahat ve kolay bir söyleyişi vardır.
*Şiirlerinin dili dönemine göre bir hayli sadedir.
*Manzum ve mensur birçok eseri vardır.
*Hayriye, Hayrabat adlı iki didaktik mesnevisinin yanında Tühfetü’l-Haremeyn (mensur gezi kitabı) adlı kitabı vardır.
*Şiirlerinde sade ve akıcı bir dil kullanan Nâbî, nesirlerinde hayli ağır bir dil kullanmıştır.
*Türkçe divanının yanı sıra Farsça bir divançesi var.
NABİ’NİN ESERLERİ:
Manzum Eserleri: Türkçe Divân, Farsça Dîvânçe, Tercüme-i Hadîs-i Erbaîn, Hayriyye, Hayrâbâd, Sur-nâme
Mensur Eserleri: Fetih-nâme-i Kamaniçe, Tuhfet ül-Harameyn, Zeyl-i Siyer-i Veysî, Münşeat
MANZUM ESERLERİ:
Türkçe Divân:
*Muhtelif yazmalarından başka bir defa Bulak'ta (1257) ve bir defa da İstanbul'da (1292) basılmış iki matbu nüshası meydana getirilmiştir.
*Eser, Halep valisi Silahdar ibrahim Paşanın ısrarı ve müsveddelerinin toplanıp düzenlenmesine nezaret etmesiyle vücut bulmuştur.
*Dîvân'da; 1 tevhid, 4 naat, İslâm büyükleri hakkında medhiyeler, padişahlar II. Mustafa ve III. Ahmed için kasideler ile devrin diğer devlet ricali için yazılmış kasideler, 1 terkib-i bend, 1 muhammes, 3 tahmis ve birçok tarihler yer almaktadır.
*Gazeliyât kısmı alfabetik olarak tanzim edilip, her ses değişiminde gazellerin başına birer rubâî ilâve olunmuştur.
Farsça Dîvânçe:
*Dîvânçe-i Gazeliyyât-ı Fârisî adı ile Türkçe Dîvan içinde 39 sayfalık yer kaplayan bu eser, 32 farsça gazel ile; Mevlânâ, Hafız, Molla Cami, I. Selim, Şifâî, Örfî, Kelim, Nazîrî, Şevket, Meyî, Garîbî ve Tâlib'in gazellerinin tahmislerinden ve mesnevi tarzında iki küçük Türkçe hikâyeden ibarettir.
Tercüme-i Hadîs-i Erbaîn:
*Câmî'nin farsça olarak nazmettiği 40 hadisin Türkçeye tercümesidir.
*Oldukça serbest bir tercümedir.
Hayriyye (Hayrî-nâme):
*Oğlu için yazdığı öğütler kitabıdır.
*Mesnevi tarzında yazılan eser, dini, millî, ahlaki ve insani öğütleri içerir.
*Oğluna idareci olmaması yolunda nasihatler de verir.
*Hikemi tarzın en güzel örneklerinden biridir. Bu yönüyle didaktik bir eserdir.
*Sanatçı, devrin hayatını, sosyal anlayışını da bu eserinde başarılı bir şekilde ortaya koymuştur.
Hayrâbâd:
*İçinde masalsı ögelerin olduğu bir mesnevidir.
*Eser oldukça hareketli bir aşk ve macera hikâyesidir.
*"Mefûlü, Mefâ'ilü, Fa'ûlün" vezniyle kaleme alınan bu eser, Ferüdittin Attar’ın “İlahiname” isimli eserinden hareketle yazılmış, dört bölümden oluşan bir mesnevidir.
*Bu eser, şairin diğer eserleri ölçüsünde bir kıymet veya muvaffakiyet sayılamaz.
Sur-nâme:
*Sultan IV. Mehmed'in şehzadeleri için Edirne'de yapılan sünnet düğünü eğlencelerini, düğüne davet edilen büyükleri, getirdikleri hediyeleri; tasvir ve hikâye eden bir mesnevidir.
*587 beyit ihtiva etmektedir.
MENSUR ESERLERİ:
Fetih-nâme-i Kamaniçe:
*İstanbul'da 1281'de Târîh-i Kamaniçe adı ile basılmıştır.
*Eser Muhasip Mustafa Paşa'nın emriyle yazılmıştır.
*Nâbî'nin gençlik devri eserlerindendir.
Tuhfet ül-Harameyn:
*Nâbî'nin hac seyahati intibalarını hikâye eden eser 1265'te İstanbul'da basılmıştır.
Zeyl-i Siyer-i Veysî:
*XVII. asır nesir üstadı Veysî'nin Bedir gazasına kadar yazdığı siyer kitabına Mekke'nin fethi vak'asına kadar yapılmış bir ilâvedir.
*1248'de Bulak'ta basılmıştır.
*Dili, Veysi’de olduğu gibi ağır ve külfetlidir.
Münşeat:
*Nâbî'nin resmî ve hususî birçok mektuplarım içine alan bu eser, gerek kendi hayatı, gerek yaşadığı devir hakkında mühim çizgiler ihtiva eder.