ABDÜLHAK HAMİT TARHAN HAYATI, EDEBİ KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ
SANATÇILAR > SANATÇILAR
ABDÜLHAK HAMİT TARHAN: (1852-1937)
*Tanzimat Edebiyatı İkinci Dönem sanatçısı, milletvekili, diplomat, yazar (tiyatro), şair.
*1852’de İstanbul Bebek’te doğdu.
*Eğitiminden sonra Maliye Mühimme Kalemi’nde, bir süre sonra da Şûrâ-yı Devlet ve Sadâret Mektûbî Kalemi’nde görev aldı.
*Ebüzziyâ Tevfik vasıtasıyla Sâmipaşazâde Sezâi, Nâmık Kemal (1. Üstadı), Recâizâde Ekrem (2. Üstadı) ve Mizancı Murad’la tanıştı.
*1883 yılında görev icabı Hindistan’a gitmiştir.
*Hindistan tabiatı onu etkilemiş; şiir hayatında özel bir yeri olan, en iyi şiirlerinden sayılan şiirlerini burada yazmıştır.
*Vereme yakalanan karısı Fatma Hanım, İstanbul’a dönmek üzereyken yolda ölür.
*Hâmit, karısının ölümünün verdiği acıyla Beyrut’ta Makber’i yazmaya başladı.
*İstanbul’a döndükten sonra Londra sefareti başkâtipliğine tayin edildi.
*Burada bir yandan yazmaya devam etti.
*1912’de diplomatik görevine son verildi.
*Kurtuluş Savaşı yıllarında Viyana’ya gitti ve orada sefalet içinde yaşadı.
*Zaferden sonra İstanbul’a döndü ve 1928 yılında İstanbul milletvekili seçildi.
*1937 yılında öldü; cenazesi Zincirlikuyu’ya defnedildi.
*Yeni Türk edebiyatının ikinci nesline mensup olan Abdülhak Hâmit, Tanzimat, Servetifünun, Fecr-i Âti, Milli Edebiyat ve Cumhuriyet devri edebiyatlarını yakından tanımıştır.
*Türk edebiyatında şekil ve muhteva bakımından gerçek anlamda yenilikler yapmış şahsiyetlerin başında gelmektedir.
*Uzun seneler Doğuda ve Batıda diplomat olarak bulunması, her iki edebiyatı tanımasını sağladı.
*Doğrudan doğruya ilhama bağlı bir şairdir.
*Eserlerinde, aşk, tabiat, cemiyet meseleleri; gündelik hayatın bazı problemleri; tarih, vatan duygusu ile insan, Tanrı, ölüm, âhiret, ruh ve kıyamet gibi çeşitli konuları işlemiştir.
*Edebiyatımızın yeni bir çehre kazanmasında Recaizade Mahmut Ekrem teorik olarak, Hamit yazdıklarıyla pratikte etkili olmuştur.
*Divan edebiyatından uzaklaşma ve yeni bir edebiyat kurma gayreti, onun tarafından gerçekleştirilmiştir.
*Sanat sanat içindir anlayışını benimsemiştir.
*Romantizm etkisindedir.
*Türk edebiyatına yeni bir tabiat, insan ve hayat anlayışı getirmiştir.
*Makber adlı şiiri, Türk şiirinde metafizik düşünmenin başlangıcı sayılır.
*Hâmit, Batı kültür ve düşüncesiyle temas sonucu inançları sarsılmış olan Tanzimatçılar’dan sayılabilir.
*Ancak onu çağdaşları olan ateistler grubu içinde düşünmemek gerekir.
*Hâmit, eski-yeni tartışmalarında yenilik lehinde olmuş ve Türk edebiyatını ileri bir seviyeye ulaştırmaya çalışmıştır.
*Dil ve üslûbunda zaman zaman dikkat çeken itinasızlık ve alışılmışın dışına çıkan hayal sistemi ile eski edebiyat taraftarları tarafından tenkit edilmiştir.
*Türk şiirine Batıdan yeni konular, serbest düşünce ve şekiller getirmiştir.
*Daha yaşarken “ŞÂİR-İ ÂZAM”, “DÂHİ-İ ÂZAM” unvanlarıyla şöhret bulmuştur.
*Hamit, gerek içerik gerekse biçim yönünden getirdiği yeniliklerle Divan şiir geleneğine son vermiştir.
*Şiirlerinde ölçü, dil ve uyağa önem vermemiştir.
*Heceyle yazdığı birkaç şiiri dışında aruz ölçüsünü kullanmıştır.
*Bazen bütünüyle kafiyesiz yeni şekiller denemiştir.
*Türk edebiyatında ilk uyaksız şiiri yazmıştır. (Validem)
*Şiirin kurallarını değiştirmiştir.
*Lirik, epik ve felsefi şiirler yazmıştır.
*“Tabiat” ve “aşk”, şiirlerindeki ana temadır.
*Türk edebiyatında “şiire metafizik ürpertiyi getiren şair” olarak da bilinir.
*Bazı şiirlerini yalın ve sade bir dil ile yazmış; bazı şiirlerinde ise Arapça, Farsça sözcük ve tamlamaları yoğun bir biçimde kullanmıştır.
*Düzensizlik ve karışıklık onun şiirlerinin ve kişiliğinin belirgin özelliğidir.
*Hamit, tezatlar şairidir.
*Şiirde yaptığı yeniliklerle Servet-i Fünun şairleri üzerinde etkili olmuştur.
*Tiyatro türünde yirmi civarı eseri vardır. Bunların bir bölümü mensur, bir bölümü de manzum-mensur karışıktır.
*Manzum tiyatrolarının bazılarını aruz, bazılarını hece ölçüsüyle yazmıştır.
*Tiyatro eserlerini sahnelemek için değil, okunmak için yazmıştır.
*Tiyatro eserlerinde romantizm akımının etkisi görülür.
*Tiyatrolarında ağır ve süslü bir dil kullanmıştır.
*Tiyatrolarında konu genellikle uzak ülkelerde geçer.
*Tarih, mitoloji, ölü medeniyetler, o güne değin Türk edebiyatında adı dahi geçmeyen uzak ülkelerin kültürel ve coğrafi özellikleri tiyatro eserlerindeki ana malzemelerdir.
*Karakter tahlillerinde başarılıdır.
*Shakspeare, Victor Hugo ve Corneille’in tesiri açıkça görülür.
Abdülhak Hamit Tarhan'ın Tiyatro Eserleri Şu Şekilde Tasnif Edilebilir:
1. Konusu Orta Asya'da Geçen Efsanevi, Masalımsı Oyunlar:
Macera-yı Aşk, Nesteren, Zeynep, Hakan
2. Konusunu Günlük Hayattan Alan Oyunlar:
Sabr u Sebat, İçli Kız, Liberte, Yadigâr-ı Harb
3. Konusunu Hindistan ve İngiltere'den Aldığı Siyasi Yoruma Elverişli Eserler:
Duhter-i Hindu, Finten, Cünûn-ı Aşk, Yabancı Dostlar
4. Konusunu Tarihten Alan Oyunlar:
Eşber ve Sardanapal (Eski Tarih)
Nazife, Tezer, Tarık, İbn Musa (Endülüs Tarihi)
İlhan, Tayflar Geçidi, Arziler, Ruhlar (İlhanlılar Tarihi)
ABDÜLHAK HAMİT TARHAN’IN ESERLERİ:
Manzum: Sahrâ, Dîvaneliklerim yahut Belde, Garam, Makber, Ölü, Hacle, Bunlar Odur, Vâlidem, İlhâm-ı Vatan, Tayflar Geçidi, Ruhlar, Arzîler, Yabancı Dostlar, Bâlâdan Bir Ses
Manzum Tiyatro: Sardanapal, Nesteren, Eşber, Tezer yahut Melik Abdurrahmani’s-sâlis, İlhan, Turhan, Nazife, Abdullahüssagîr, Hâkan
Mensur ve Nazım-Nesir Karışık Tiyatroları:
Mâcerâ-yı Aşk, Sabr ü Sebat, İçli Kız, Duhter-i Hindû, Târık yahut Endülüs Fethi, İbni Mûsâ yahut Zâtü’l-cemâl, Zeyneb, Finten, Kahbe yahut Bir Sefîlenin Hasbıhâli, Yâdigâr-ı Harb
(Yakınlarına gönderdiği mektuplarının bir kısmı, Süleyman Nazif tarafından derlenerek Mektuplar adıyla iki cilt halinde yayımlanmıştır.)
Basılmayan Eserleri:
Tiyatro (Liberte, Cünun-i Aşk, Kanuni’nin Vicdan Azabı)
Şiir Mecmuası (Hep veya Hiç)
-----------------------------------------------------------------------------------
Sahra:
*İlk şiir kitabı olan Sahra’da pastoral nitelikli şiirleri yer alır.
*Edebiyatımızdaki ilk pastoral şiir örneğidir.
*Devrinde büyük akisler uyandıran Sahrâ, ayrıca genç yazarlara da tesir etmiştir.
*Bu şiirde medeniyetin aslî unsuru olarak kabul edilen "şehir" ile "kır" kavramları arasında birtakım fikrî ve duygusal mukayeseler yapan Hamit, kır yaşamını yüceltir ve ona dair olumlu bir söylem geliştirir.
*A. H. Tarhan, mutluluğun kaynağını doğada bulur.
*Gözleme dayanmayan kır ve köy hayatının övgüsü vardır.
*Sahra'daki birçok şiir biçimsel açıdan daha önce örneği görülmemiş bir yapıya sahiptir.
*Hamit, bu eserindeki şiirlerinde kimi zaman nazım birimin kimi zaman kafiye şemasını kimi zaman veznin "tamamen kendine özgü hatta keyfi" bir tavırla değiştirerek ayrı bir yapı ortaya koymuştur.
Divaneliklerim Yahut Belde:
*Doğu insanının Batıya duyduğu hayranlığı konu alır.
*Şair, Paris hayranlığını dile getirmiştir.
*Şehir hayatını, Paris’teki sanat ve eğlence yaşamını anlatmıştır.
*17 şiirden oluşur.
*Eserde yer alan şiirlerden sadece bir tanesinin adı Türkçedir.
Bunlar Odur:
*Aruzla yazılmış on dokuz şiir vardır.
*Hindistan’da bulunduğu sırada yazdığı manzumelerden meydana gelen eserde, daha çok geniş ve vahşi Hindistan tabiatı ile oradaki hâtıralarını anlatmaktadır.
*Ölüm korkusu, sevgiliden ayrılma, Allah’a sığınma konularını da işlemiştir.
Makber:
*A. H. Tarhan’ın Bombay’a birlikte gittikleri karısı Fatma Hanım’ın ölümünü takip eden günlerde ortaya çıkan Makber, yeni Türk şiirinin, üzerinde en çok konuşulan eserlerinin başında gelmektedir.
*Eserde, eşini kaybetmenin insana verdiği büyük acı ve tasvir edilemez sıkıntıları tasvir çabası vardır.
*Allah’a sorular sorar ve bu bir tür isyan sayılsa da sonrasında yerini teslimiyete bırakır.
*Makber, şairin gönlü ile aklının bir konuşması, tartışmasıdır.
*Eseri okuyanlar bir mezarlığı dolaşmış olur.
*Eser, insanlığın acizliğini gözler önüne sermektedir.
*Daha önceki eserlerinde de ölüm temini işleyen Hâmid, karısının ölümü üzerine ölüm gerçeği ile bizzat kendi hayatında da karşılaşır.
*Eserde, içinde yaşanılan hayatla birdenbire kaybedilen sevgili dolayısıyla karşılaşılan boşluk, keskin bir tezat yapar.
*Şair, bir yandan birlikte geçirdikleri günleri anar ve hatırlarken, bir yandan da karısını kaybetmiş olmanın ıstırabını duyar ve birbiri peşi sıra sorular sorarak ölümün mânasına eğilmeye çalışır.
*Hâmid’in, hayatı boyunca bir “ölüm şairi” olarak şöhret bulmasına yol açacak olan eserde, ölümün dehşet ve haşyeti yanında hayatın mânasızlığı üzerinde de durulmaktadır.
*Ölüm karşısında sükûnetini koruyamayan Hâmid, eser boyunca cevabını alamayacağı sorular sormaktan ve çığlıklar atmaktan kendini alamaz.
*Zaman zaman isyan etmekle beraber, sonuçta âdeta uçurumun kenarından dönmek suretiyle kadere teslim olmaktan, Tanrı’nın iradesine boyun eğmekten başka çare bulamaz.
*Makber dışındaki şiirlerinde de bilhassa tabiat karşısında, onu İslâmî tasavvuf ve Batıcı panteist görüşlerin senteziyle, derin bir dinî-mistik vecd ve hayranlık duygusu içinde buluruz.
*Ölüm kavramının somut boyutunda kalarak duygularını bir dert yanma ya da bir sızlanma şeklinde ifade etmemiştir.
*Ölüm kavramının insan hayatındaki etkilerini unutarak salt bir felsefi tartışma boyutunda da kalmamıştır.
*Eserin tamamı 2352 mısradır.
*Eserde her bent 8 mısra olarak düzenlenmiştir.
*Yani toplam 294 benttir.
*Eser bir “ottova-rima” örneğidir. (Sekiz mısralı bir nazım şekli. Önce İtalyan edebiyatında kullanılmış, sonra Fransız edebiyatında, buradan da Türk edebiyatına geçmiştir.)
*Kafiye düzeni her bentte aynıdır. (Birkaç küçük değişiklik dışında)
*Kafiye örgüsü "aabbaacb" şeklindedir.
*Bu şiirin kalıbı "mef'ûlü mefâ'ilün fâulün" şeklindedir.
Ölü:
*Makber’in daha sakin bir devamı niteliğindedir.
*Hamit, Makber’de ağlayıp sızlarken bu eserinde sakindir.
Hacle:
*Hacle, kelime anlamı bakımından gelin odası anlamına gelir.
*Her biri 42 mısralık gazel benzeri 8 bentten oluşur.
*En ilginç özelliği divan şiirindeki beytin bütünlüğünü oldukça kırmış olmasıdır.
*Hayat ile ölüm arasındaki çelişkiyi, ölüm ile vuslat arasındaki uçurumu veya içiçeliği bir arada sunmuştur.
*Gelin odasında heyecan ile bekleyen adamın karşısına ansızın ölü karısının görüntüsü gelir.
*Hamit "Hacle" adlı eserinde mezarın karşısına hayatı temsilen hacleyi çıkarır.
Kahbe Yahut Bir Sefilenin Hasbihâli:
*Dramatik bir monolog şeklinde ele alınmıştır.
*Yazar bu esere ilkin “Kahbe” ismini vermiştir.
*Fakat sansür bu ismi uygun bulmayınca “Bir Sefîlenin Hasbihâli” ne çevirmiştir.
*Eser bir şehir delikanlısının seni alacağım diyerek kandırdığı hoş bir köylü kızının kötü bir duruma düşmesini onun ağzından bizlere anlatır.
Baladan Bir Ses:
*Fikir özgürlüğünün eşsiz bir örneği olan bu manzume, Hamit’in felsefesini, hikmetteki kuvvetli yönünü ortaya koyar.
*Bu eser Hamit’in “mühecca ve mukaffa” diye isimlendirdiği yeni bir nazım türü ile yazılmıştır.
Validem:
*Hamit bu eseri Balkan Harbi sırasında annesine yazmıştır.
*Annesinin hazin çocukluğu hakkında duyduklarını lirik bir söyleyişle dile getirmiştir.
*Uzun bir manzumedir ve özellikle "vatan" ve "anne" kavramları arasında özellikle durulmuştur.
*Türk edebiyatında ilk uyaksız şiirdir.
İlhâm-ı Vatan:
*Hamit’in Birinci Dünya Savaşı günlerinde bazı şiir ve mektuplarının bir araya getirildiği kitabın adıdır.
*Dönemin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından askere cesaret vermesi ve savaş gücünü arttırması için dağıtılmıştır.
*"Merkad-ı Fatih'i Ziyaret" ve "Kabr-i Selim-i Evvel'i Ziyaret" adlı meşhur şiirleri bu eseri içerisindedir.
Garam:
*Eser monolog tarzdadır.
*Aşk derdi, ayrılık, hasret mânâlarına gelen bu eser eski mesneviler biçiminde manzum bir aşk hikâyesidir.
*Tiyatro eseri olarak görülebilir.
*Kadın-erkek eşitliğini; kadınların örtünmemesini savunup; kadınların topluma katılmasını arzu eder.
*Hamit bu eserde "kadın hakları"ndan bahsederek devrinin çok ilerisinde bir düşünce yapısına sahip olduğunu göstermiştir.
Ruhlar:
*Tayflar Geçidi’nin sonudur.
*Turhan’daki kahramanlarla Büyük Peygamberlerin ruhlarının göklerde manzum sohbetleridir.
Macera-yı Aşk:
*Hamit’in ilk eseridir.
*Yazarın uzak ülkelere karşı özlemi bu eserle başlar.
*Eserin dört perdesi de açık mekânlar ve doğa içerisinde geçmektedir.
*Eserde Namık Kemal etkileri görülmektedir.
*Eser evliliklerin nasıl yapılacağı hakkında bilgi verir.
*Eserde, din ve gelenek unsurlarının sevenleri birbirinden ayıran unsurlar olduğu üzerinde durulmuştur.
Sabr u Sebat:
*Ahmet Vefik Paşa, A. H. Tarhan’a oyunlarında atasözlerinden faydalanmasını tavsiye etmiştir.
*O da bunun üzerine Sabr u Sebat’ı bu şekilde yazar.
*Fakat biraz aşırıya kaçar.
*Bu oyunun iki sahnesi tamamen atasözleriyle doludur.
*Dil bakımından sadedir.
*Eserde, Edirne’de başlayan aşk Filibe, Paris ve İstanbul’da çeşitli hayat öyküleriyle birleşip devam eder.
*Paris'in sosyete yaşamı, ev içi sohbetler, kahve sohbetleri gibi kesitlerin ele alındığı bir oyundur.
İçli Kız:
*Tiyatro oyunu tarzında yazılmış hikâyeden ibarettir.
* Namık Kemal'in Zavallı Çocuk adlı oyunuyla önemli benzerlikler taşır.
*İçli kız’da Sabiha’nın hikâyesi anlatılmaktadır.
*Âşık olduğu erkeğe annesinin de âşık olması ve Sabiha’nın o erkekle evlenmemesi için yaptığı faaliyetlerin sonucunda Sabiha’nın verem olması konu edinilmektedir.
Duhter-i Hindu:
*Yazar bu eseri Hindistan’ı hiç görmeden, bir Hintli heykelinden esinlenerek yazmıştır.
*Hamit'in şiirde yaptığı ilk yenilik, Duhter-i Hindu'daki Tanaggum adlı eseridir.
*“Tanaggum” içeriği nedeniyle edebiyatımızda önem arz eder.
*Hamit bu şiirinde açıkça divan şiirinin yüzyıllarca muhafaza ettiği her türlü yaklaşımı ve geleneği alt üst etmiştir.
*Şöyle ki divan şiirinde ıstırap veren, acı çektiren ve sevilen kişiyi temsil eden "kadın" figürü, bu şiirde ıstırap çeken ve seven özne olarak karşımıza çıkmaktadır.
*Bu şiirde seven ve sevilen kişilerin her ikisinin de adı bellidir.
*Bir kadının bir erkeğe duyduğu aşkı somut bir şekilde dile getirmesi o dönem Türk şiiri için başlı başına bir yenilik adımıydı.
Nesteren:
*Eserin konusu Corneille’in “Le Cid” adlı oyunundan biraz değiştirilerek alınmıştır.
*Şairin basılmış ilk manzum tiyatrosudur.
Tarık yahut Endülüs Fethi:
*Konusunu Ziya Paşa’nın Endülüs Tarihi adlı kitabından alır.
*Zamanında çok tutulmuş bir eserdir. Birçok dile çevrilmiştir.
*İslâm dünyasında daha çok Târık piyesi ile tanınan Hâmid, yer yer bazı manzum parçalar dışında bütünü mensur olan bu eserinde İspanya’nın müslümanlar tarafından fethini anlatmıştır.
*Eserin konusu bu vak‘adan alınmakla birlikte çeşitli olaylar ve şahıslarla zenginleştirilmiş, devrin bazı fikir ve problemlerine de geniş ölçüde yer verilmiştir.
*Eserin devrinde gördüğü ilginin sebeplerinden biri de kahramanlık duygusunun o dönemin sosyal şartlarına uygun olmasıdır.
Tezer yahut Melik Abdurrahmani’sâlis:
*Aruzla yazılmış olup manzum bir eserdir.
*Konusunu Ziya Paşa’nın Endülüs Tarihi’nden alır.
Eşber:
*Manzum trajedi
*Vatanını ümitsizce de olsa kahramanca savunan Eşber’in hayatını konu alır.
*Eşber’in kız kardeşi düşmana (İskender) âşık olur ve bunun üzerine Eşber kız kardeşini öldürüp kale kapısına asar.
*Sonra düşman tarafından esir alınan Eşber kahramanlığı nedeniyle öldürülmez ve kılıcı kendine geri verilir.
*Sonrasında kendi kılıcıyla kendini öldürür…
*Hamit bu eseri ile savaşın sadece vatan savunmasında tabii görülebileceği fikrini vurgulamıştır.
Zeynep:
*Yazar bu eserini Londra’da kaleme almıştır.
*Üçte ikisi manzum kalanı nesirdir.
*Eser yer yer Batılı tarzda nazım şekilleri içermektedir. Bunlar eserin önemini arttırmaktadır.
*Aşk konulu bir eserdir.
İlhan:
*Kimi yeri heceli kimi yeri aruzlu 10 perdelik bir eserdir.
*Konusu tarihten alınan gerçek bir olaydır.
*İlhanlılar döneminden bir kesiti konu edinmiştir.
Turhan:
*Konusunu Türk tarihinden alır.
*1908 yılından itibaren kuvvetlenen Türkçülük hareketine karşı Hamit bu eseriyle kayıtsız kalmamıştır.
*Turhan, İlhan’ın devamıdır.
*Hamit bu iki eseriyle Türkçülük ve İslamcılık hareketlerini bileştirme çabasındadır.
Finten:
*Hamit bu eserini Londra’da iken yazmıştır.
*Eserde, zengin, yaşlı bir Avusturalyalı ile evli genç bir Kanadalı kadının İngiliz sosyetesine girebilmek için giriştiği entrikalar anlatılır.
*Finten, Hamit'in Shakespeare'in eserlerini anladığının en iyi örneğidir.
Abdullahüssagîr:
*Konusu Ziya Paşa’nın Endülüs Tarihi adlı eserinden alınmıştır.
*Arapların son hükümdarı Abdullah’ın İspanya’dan kovulmasını anlatır.
İbni Musa yahut Zâtü’l-cemâl:
*1917 senesinde basılmıştır.
*Tarık’ın devamı niteliğindedir.
*Konusu Endülüs Tarihi’nden alınmıştır.
Sardanapal:
*24 günde yazmıştır ve sonra Paris’te tekrar gözden geçirerek ufak hatalarını gidermiştir.
*Sardanapal Asur hükümdarıdır.
*Baskıcılığından bıkan valiler ve ordu kumandanları ona isyan ederler.
*Eser, Hamit’in ilk manzum eseri olup Şahname vezniyle yazılmıştır.
Tayflar Geçidi:
*Mahşer gününü bekleyen ünlü kişilerin ruhlarının yaptıkları konuşmaları konu edinen bir eserdir.
Nazife:
*Hamit bu eserini iki günde yazmıştır.
*Nazife adlı Endülüslü bir Arap kızı ile İspanya Kralı Ferdinando arasında geçen aruzla yazılmış tek perdelik bir konuşmadır.
Yadigâr-ı Harp:
*Konusu doğrudan doğruya I. Dünya Savaşıdır.
*I. Dünya Savaşı yıllarında yazılmıştır.
*Özellikle İngiltere'nin savaştaki olumsuz rolünü belirtilmiştir.
*Son eşi Lüsyen Hanım da bu eserin kahramanları arasındadır.
Yabancı Dostlar:
*Londra’da yaşlı bir Türk ile bir İngiliz kızı arasında, evlilik ile son bulan bir maceradır.
*İlk kısmı sâfi Türkçedir.
Arzîler:
*Ruhlar ile birlikte, İlhan, Turhan ve Tayflar Geçidi serisinin sonuncusu sayılabilecek bir eserdir. *İstiklâl Harbi’nin tesiri altında oluşturulmuştur.
Hakan:
*Hamit’in hayatında basılmış son eseri budur.
*Konusunu Türk tarihinden almıştır.
*Cumhuriyetin ilk yıllarında yaygın olan Akın, Öz Yurt ve Çoban piyesleri gibi tarih tezimize ilgilidir.
*Türkçülükle ilgili kelimeleri bol miktarda kullanarak yazdığı bir oyundur.
Liberte:
*Liberte, alegorik bir eserdir.
(Alegorik: Bir görüntü, bir yaşantı veya bir davranışın daha iyi kavranmasını sağlamak için göz önünde canlandırıp dile getirme sanatıdır.)
*Yazar bu eseri Paris elçiliğinde iken kaleme almıştır.
*“Liberte” kelimesi Fransızca hürriyet anlamındadır.
*Türk Yurdu’nda tefrika edilmiş bir eserdir.
*Döneminde kitap olarak çıkmamıştır.
*I. Meşrutiyet’in baltalanması ve gelişimindeki olayları ve Mithat Paşa’nın memleket dışına sürülmesini konu alır.
*Siyasi atmoseferden ötürü yazıldıktan tam otuz yıl sonra basılmıştır.
*Eserde Mithat Paşa'yı övmek amacı söz konusudur.
Cünûn-ı Aşk:
*Hamit’in yaşlılık dönemi eseridir.
*Birinci Dünya Savaşı Günlerinde yazıldığı halde, ancak 1925 yılında Vakit gazetesinde tefrika edilmiştir.
*Konusunu Hint tarihinden almıştır.
*Sahne dilini kurabilmeyi bu eserinde başarır.
*Sahnelenme tekniği açısından dili en uygun olan ilk eseridir.
*Hamit onu en ehemmiyetli eseri olarak görür.
*Hem nesir hem nazım karışık yazılmıştır.