HİKÂYEDE ANLATIM TEKNİKLERİ
SINIFLAR > LİSE 1 > LİSE-1 / 2. ÜNİTE: HİKÂYE
HİKÂYEDE ANLATIM TEKNİKLERİ:
-Gösterme (Diyalog, İç Konuşma, Bilinç Akışı)
-Tahkiye Etme (Kişi Tanıtımı, Olay Anlatımı, Geriye Dönüş, İç Çözümleme, Özetleme)
-Pastiş
-Parodi
-İroni
GÖSTERME (SAHNELEME) TEKNİĞİ:
(Diyalog, İç Konuşma, Bilinç Akışı)
*Olaylar, kişiler, varlıklar okuyucuya doğrudan sunulur.
*Anlatıcı, okuyucu ile eser arasına girmez.
*Okuyucunun dikkati eser üzerinde yoğunlaşır.
*Bu teknikte kişilerin konuşmaları ve hareketleri yansıtılarak okuyucunun kendisini, eserin kurmaca dünyasında hissetmesi sağlanır.
*Gösterme tekniği; diyalog, iç konuşma veya bilinç akışı şeklinde olabilir:
>Diyalog Tekniği:
*Kahramanların karşılıklı konuşmalarına dayanan anlatım tekniğidir.
*Metne akıcılık kazandırır.
*Diyalog tekniğinde konuşmalar, kitabi değildir.
*Kahramanlar, sosyal statülerine uygun biçimde konuşturulur.
Örnek:
— Canım, neden söküyorsunuz? dedim.
— Mühendis Ahmet Bey söktürüyor.
— Ne yapacak bunları?
— Yukarıda deri tüccarı Hollandalı var ya hani, onun bahçesini düzeltiyorlar da...
— İngiliz çimi alsın, eksin, mademki herif zengin...
>İç Konuşma (İç Monolog) Tekniği:
*Kahramanların içsel konuşmalarını aktarmaya dayanan anlatım tekniğidir.
*Karakterin duygularının ve düşüncelerinin, belirli bir mantık sırasıyla, karakterin ağzından olduğu gibi anlatılmasıdır.
*İç konuşma tekniğinde, kahramanın duygu ve düşünceleri sesli düşünme şeklinde yansıtılır.
*Bu anlatım tekniğinde kahraman, karşısında biri varmış gibi kendi kendine konuşur.
*Bu teknik, karakterin iç dünyasının okuyucu tarafından anlaşılmasında çok önemli bir yer tutar.
Örnek:
“Simit yiyerek yürüyor. Tek tük geçenler dönüp ona bakıyorlar. Kılığı düzgün bir adamın sokakta simit yemesi yasaktır. Bütün yasaklar gibi bunun da kaçamak yolu yok mu? Simidi kır, cebine sok. Tek elinle bir lokma koparıp kimseye sezdirmeden ağzına at. Ama, ben dişlerim sağlamken ısıracağım."
(Yusuf Atılgan-Aylak Adam)
>Bilinç (Şuur) Akışı Tekniği:
*Kişilerin duygu ve düşüncelerini, herhangi mantıki bir bağ ve gramer kuralı endişesi taşımaksızın, düzensiz bir şekilde ve çağrışım ilkesi paralelinde doğrudan doğruya okuyucuya aktarmaktan ibarettir.
*Karakterin iç dünyası hiçbir kaygı olmada okuyucuya aktarılır.
*Genellikle XX. yüzyıl modern roman ve hikâyesinde kullanılmış bir anlatım tekniğidir.
*Bu teknikte de iç konuşmada olduğu gibi kişilerin iç dünyaları, zihinlerinden geçirdikleri doğrudan o kişilerin ağzından, kendi kendilerine konuşmaları şeklinde verilir.
*Karakterin duyguları ve düşüncelerindeki değişimler bu teknikle verilir.
*Kahraman anlatıcı ve bakış açısı söz konusudur.
*Bilinç akışında, iç konuşmadan farklı olarak cümleler arasında mantık ilişkisi zayıftır.
*Daha çok serbest çağrışım yoluyla bir düşünceden bir başka düşünceye atlanır.
*Bu teknikte dış dünyaya ait nesneler, motifler bilinçaltını harekete geçiren serbest çağrışım ögeleri olarak işlev görür.
*Aynı zamanda insanların tanıtılmasında da kullanılan bu teknikte yazar, okuyucuyu kahramanın iç dünyası ile baş başa bırakmayı hedefler.
*Bilinç akışı ile iç konuşma tekniği genellikle iç içe kullanılır.
Örnek:
“Yollar kalabalıktı. Baktığı yeri gözlerinden en uzun sakladıkları için en çok Bebek tramvayına kızıyordu. Devetüyü paltolu bir kadın görünce yüreği çarptı; ama o değildi. Şapkalıydı. Kalktı. Kapıya yürürken duvardaki takvimi gördü. 7 Mart Cumartesi yazılıydı. 27’nin yarısı kara yarısı kırmızıydı. Rahatladı. İşte boşuna beklemişti. İnsanların düzeninde bütün ayrıntılar önemliydi. Günlerin adı bile… Bugünün cumartesi olduğunu bilseydi saat birde onu görürdü.”
(Yusuf Atılgan-Aylak Adam)
TAHKİYE ETME TEKNİĞİ:
(Kişi Tanıtımı, Olay Anlatımı, Geriye Dönüş, İç Çözümleme, Özetleme)
>Kişi Tanıtımı:
*Genellikle iki tarzda yapılır:
*İlki, figürün, bizzat anlatıcı tarafından genel bilgilendirici pasajlar ile tanıtılmasıdır.
*Bu tarz kişi tanıtımları sonucunda figürlere yönelik sempatiler, kabuller ya da redler okuyucuya yazar tarafından hazır olarak verilmiş olur.
*Bir başka deyişle, okuyucu yazar tarafından yönlendirilir.
*İkinci tarz kişi tanıtımı ise, tam tersidir.
Figürün kimliği ve kişiliği hakkında özellikle bir ön bilgi verilmez; bunlar olay akışı içinde ânın gerektirdiği davranış, diyalog, iç konuşma gibi çeşitli uygulamalar aracılığıyla ortaya konur.
*Böylece figürlerin dış ve iç portreleri, parçaların adım adım birleştirilmesiyle ve nesnel gerçeklikteki hâliyle oluşturulur.
*Metnin geneline yayılması nedeniyle örneklendirilmesi güç olan bu tarz, teknik düzey bakımından ilkine göre daha makbuldür.
>Olay Anlatımı: (Olay / Olay Zinciri / Olay Örgüsü)
*En az iki kişinin ya da iki kişi yerine geçen kavram veya varlığın bireysel farklılıklar sebebiyle karşı karşıya gelmesi veya çatışması sonucu ortaya çıkan eyleme “olay” denir.
*Olayın ortaya çıkardığı eylemler zincirine “olay zinciri” denir.
*Konunun, kişi-mekân (yer) gibi ögelerin dikkate alınarak örülmesi, işlenmesi, kurgulanması, konuya biçim verilmesine “olay örgüsü” denir.
*Her öyküleyici anlatımda anlatılacak veya gösterilecek bir olay veya olay örgüsü bulunur.
*Kurmaca olmayan metinlerde (anı, biyografi…) olay örgüsü değil olay zinciri söz konusudur.
*Olay; yaşanmıştır veya yaşanması mümkündür.
*Olay örgüsü ise tasarlanmış, hayal edilmiş bir olaydan hareketle gerçekleştirilen bir düzenlemedir.
*Roman ve hikâyelerde iki tür olay örgüsü görülür:
-Düz olay örgüsü: Olayların düz bir sıra hâlinde, kronolojik olarak anlatıldığı olay örgüsüdür.
-İlmekli olay örgüsü: Olay akışının iç içe olduğu, arada bir geçmişe dönük olayların anlatıldığı metinlerde görülen olay örgüsüdür.
>Geriye Dönüş:
*Bu anlatma zamanı ile ilgili bir tekniktir.
*Yazarlar şimdiki zamanda yaşadıklarından dolayı eserlerde şimdiki zaman ağır basar.
*Bu etkiyi azaltmak için bu teknik sıkça kullanılır.
*Öykü anlatıcısı olayı içinde bulunduğu şimdiki zamandan alıp karakterin geçmişine ya da olayın meydana geldiği zamana gider.
*Kişiler ve olaylar hakkında bilgi verilirken kullanılabilir.
*Geriye dönüş tekniğinde yazar karakterlerin yerlerin ve olayların geçmişiyle ilgili bilgi vermeyi amaçlar.
*Bunun yanı sıra karakterlerin bir şeyler hatırlamaları da bu anlatım tekniğiyle verilir.
*Geriye dönüş tekniği merak uyandırma, kahramanların ruhsal ve fiziksel durumlarının daha iyi çözümlenmesinde, olayların nedenlerinin açıklanmasında yazara büyük yarar sağlamaktadır.
Örnek:
“Babasını hatırladı. Trene yolcu ederken “Aman oğlum,” demişti, “yüzümü kara çıkarma. Babayın oğlu olduğunu göster şu millete, ille de mıhtara. Benim oğlumsan sırtın yere gelmez. Heye İstanbul gurbeti çetin, İstanbullunun cinden de beter olduğunu söylerdi emmim ya, boş ver. Var git, sağlıcakla, eyi kötü bir işin başın geç, bize mektup sal. Ondan sonrasına karışma. Ben hepsinin yuvasını yaparım!”
(Orhan Kemal, Gurbet Kuşları)
>İç Çözümleme:
*Anlatı türleri içerisinde kahramanların iç dünyası, duygu, düşünce ve hayallerinin ifade edildiği bir anlatım tekniğidir.
*Bu çözümleme tekniği bilinç akışı tekniğiyle karıştırılabilmektedir.
Örnek:
“Eve gitse, biliyordu, gece yarısına dek başka bir şey yapamadan, yukarıdakilerin patırtısına sövecekti… Bol gürültülü, bol dumanlı meyhanelerden birine girdi. Tezgâhın önünde bir boş yer bulup oturdu. Yaklaşan garsona, - Şarap, dedi. Garson, sanki salt onun için buradaymış gibi eğildi. Sanki ötekiler duyacak diye korkuyordu.”
(Yusuf Atılgan; Aylak Adam)
>Özetleme:
*Daha çok eski klasik eserlerde görülen bu teknikte, varlığı kuvvetle hissedilen anlatıcının olayları, kişileri veya hakkında bilgi vermek istediği herhangi bir şeyi özetleyerek anlatması esastır.
*Bu iş "bilinç akımı" veya "iç monolog" tekniklerinden yararlanarak yapılabilir.
*Varlığı belirgin şekilde hissedilen anlatıcı, olayları, kişileri veya diğer unsurları özetleyerek anlatır.
Örnek:
“Karar açıklanırken çok sakinmiş. Kel Ali Eydamm deyince, Hay hay! diyor. İnfaz sırasında da olağanüstü sakin. Bilirim, tanımaz mıyım? Amma orada değişebilir insan, diyordum. Sehpaya sakin sakin yürümüş. Cellat, ipi geçirmek için gözlüğünü almak isteyince kızmış: Bırak gözlüğümü, vazifene bak…”
(Ayla Kutlu; Bir Göçmen Kuştu)
Örnek:
"Ali Rıza Bey, Babıâli yetiştirmelerinden bir mülkiye memuruydu. Otuz yaşına kadar Dahiliye kalemlerinden birinde çalışmıştı. Belki ölünceye kadar da orada kalacaktı. Fakat kız kardeşiyle annesinin iki ay ara ile ölmesi onu birdenbire İstanbul'dan soğutmuş, Suriye'de bir kaza kaymakamlığı alarak gurbete çıkmasına sebep olmuştu."
(R.N. Güntekin; Yaprak Dökümü)
PASTİŞ – PARODİ - İRONİ
PASTİŞ (ÖYKÜNME):
1-Sanatçının, kendi eserini, başka eserleri taklit yoluyla yazması, yeniden kurmasıdır.
2-Bir yazarın dil ve anlatım özelliklerine, alay etmek amacıyla, onu çağrıştıran bir biçimde öykünme (taklit etme).
3-Direk bir kopya olmayan ama başka bir sanat eserinden ödünç alınan tarz ve elemanlar kullanılarak yapılan sanat eseri.
*Başka bir yapıtı ya da yapıtın bir parçasını başka bir bağlamda taklit yöntemidir.
*Pastiş yaparken, orijinal eseri doğrudan kullanmaz, tamamıyla taklidini yaparsınız.
*Yazar, daha önceden yazılmış bir metni yeniden ele alır.
*Parodinin aksine, pastişler her zaman asıl metni gülünç hale getirmeye çalışmazlar.
*Pastişler de komik olabilir ama taklit edilen orijinal eser komedi olmadıkça güldürmeyi hedeflemezler.
*Taklidi anlamak için önceki eseri bilmeniz gerekir.
PARODİ (YANSILAMA):
*Ciddi sayılan bir eserin bir bölümü veya bütününü alaya alarak biçimini bozmadan ona bambaşka bir özellik vererek biçimle öz arasındaki bu ayrılıktan gülünç etki ortaya çıkaran oyun türüdür.
*Edebiyat alanına uygulandığında; bir metni başka bir amaçla kullanmak, ona yeni bir anlam yüklemektir.
*Parodi, daha ciddi tarzdaki bir metin, tür ya da söylemin daha komik tarza dönüştürülmesidir.
*Terimin kökeni, latince bir kelime olan “parodia”dan gelmektedir.
*Çoğu Avrupa diline “dalga geçmek, komikleştirmek” olarak geçmiştir.
*Bir yapıtı değiştirip yeni bir yapıt oluştururken aranan şey, daha çok “destan” gibi ciddi olarak kabul edilen bir tür ile alay etmektir.
*Bunu yaparken de yazarlar soylu, ciddi bir metni, çoğunlukla sıradan başka bir metne ya da soylu bir metnin biçemini hiçbir kahramanlık olayı anlatmayan sıradan bir konuya uyarlarlar.
*Parodi, içinde bir eğlendirme amacı güder ve alaycı söyleme sahiptir.
*Genellikle, parodileri anlamak için taklit edilen eseri bilmenize gerek yoktur, kendi başlarına da komik olurlar.
*Tarihsel süreç içinde parodi; tanım, kapsam ve işlev bakımından değişkenlik göstermektedir.
*Klasik dönemde taklit, modern dönemde eleştiri, postmodern dönemde ise ‘yeniden yazma’ işlevinin ön planda olduğu görülmektedir.
*Örneğin, Don Kişot için kimse şövalye anlatılarının bir taklidi demez. Birçok insan bu eserin alay ve eleştiriyi de kapsayan bir “yeniden yazma” olduğunu kabul eder.
*Parodinin ilk çağda dayandığı temeller ve işlevsellik ile günümüzde dayandığı temel ve işlevsellik farklılık göstermektedir.
PARODİ VE PASTİŞİN BENZERLİK VE FARKLARI:
*Postmodern yazar, kendisine yeni bir kurmaca dünya oluştururken daha önceki metinlerin evreninde gezinir.
*Eski metinlerden bazen kişi, bazen imge/motif bazen de anlatı tekniği olarak etkilenirken oyunlarını parodi ve pastiş düzleminde kurar.
*Bu anlayışa göre her metin öteki yapıtlardan etkilenir ve ötekini içinde öğütmeyen, ötekinden etkilenmeyen yapıt neredeyse yoktur.
*Pastiş (öykünme) ve Parodi (yansılama) işlemleri yazın alanında metinlerarasılık olarak ifade edilen kavramlardır.
*Parodi ve Pastiş, birbirlerine çok yakındır.
*İki teknik de önceki eserleri taklit eder, fakat amaçları farklıdır.
*Böyle olunca, eseri taklit ettikleri tarz da değişir.
*Parodi komiktir, Pastiş ise ciddi.
*Parodi daha göz önünde olduğu için, iki terim birbiriyle sürekli karıştırılır hatta Pastiş nedir, bilinmez.
İRONİ (ALAY):
1-Yunanca eironeia’dan gelir ve “inceden inceye alay etme” demektir.
2-Biriyle ya da bir olayla alay.
3-(Tiyatro terimi olarak) Etkiyi arttırmak için bir şeyin tersini söyleyerek alay etme.
4-Gülmece, söylenen sözün tersini kastederek kişiyle veya olayla alay etme.
*İronik yaklaşımla yazarlar, gerçeğe vurgu yaparak, sarsıcı bir etki yapmayı hedeflerler.
*İroni; mimik, jest ve tonlama ile söylemek istenen şeyin altını dolaylı yoldan çizer.
*İroni, zekâ ürünüdür.
*Söylemiş olduğunuz şeyin tam tersini söylemek isterken karşınızdaki kişi tarafından tamamen yanlış anlaşılabilirsiniz.
*Mesela; “x bey, her zamanki gibi çok anlamlı konuşuyor” dediniz ve karşınızdaki kişi ciddi bir tavırla başını sallayarak “evet” dedi. Yani anlaşılmadınız.
*İronik anlatımın ilk öğesi gizlemektir.
*Yazar aslında gerçeği bilmektedir ama bilinçli bir bilmezlik sergiler.
*İronik anlatımın bir başka ögesi de eleştirel bakıştır.
*İronik cümlelerin sonlarında parantezli ünlem vardır ve cümlenin tersi bir anlamı ifade eder.
*İroni ile mizahın aksine bir komikliği yakalamaktan ziyade, insanı/okuyucuyu sarsmak hedeflenir ve insanın gerçek karşısındaki kayıtsızlığına vurgu yapılır.
*Gülünçlük amaç değil sonuç olabilir.
Örnek:
-Fazlasıyla küçük harflerle konuşan kişilere “biraz daha sessiz konuş, millet rahatsız olacak” diyebilirsiniz.
-Arabasına bindiğiniz ve trafik kurallarına hiç uymadığını gördüğünüz arkadaşınıza “kendimi trafikte ilk kez bu kadar güvenli hissediyorum, şoförlüğün baya iyiymiş” gibi sözler edebilirsiniz.