NEVİZADE ATÂÎ HAYATI, EDEBİ KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ
SANATÇILAR > SANATÇILAR
NEVİZADE ATÂÎ (17. YÜZYIL)
*Divan edebiyatı şairi, tarihçi, âlim, müderris, kadı.
*17. yüzyılın en önemli mesnevi şairlerinden biri, tarihçi ve Hanefi mezhebi fıkıh âlimidir.
*Adı Ataullah olup, Nev'i diye meşhur Yahya bin Pir Ali bin Nasuh'un oğludur.
*Babası Nev'i de bir şairdir.
*1582’de dünyaya gelen şair, iyi bir eğitim görmüş, medreselerde hocalığın yanında değişik yerlerde kadılık da yapmıştır.
*Atâî, kısa süreler dışında ömrünü İstanbul’dan uzakta, Balkanlardaki çeşitli kadılıklarda geçirmiştir.
*1634 senesinde kadılıktan alınınca İstanbul'a döndü.
*1635 senesinde İstanbul'da vefat etti. Şeyh Vefa Tekkesi bahçesinde, babasının yanına defnedildi.
*Kaynaklardan anlaşıldığına göre güzel konuşan, nükteli ve alaycı bir insandır.
*Gazel ve kasidede başarılı olmakla birlikte asıl başarısını ve gücünü mesnevilerinde göstermiştir.
*Mesnevilerinde çok kullanılmış konular yerine yeni konuları ele almıştır.
*Mahalli hayata dair sahneler, halkın yaşayışı, töreleri, İstanbul’un değişik manzaraları bu mesnevilerde yer alır.
*Dili oldukça ağır ve külfetli olan şairin gazellerinde Fuzûlî, Nev’î ve Bâkî’nin etkileri görülür.
*Yer yer mahallî hayatı, halkın yaşayış ve törelerini dile getirmiş, özellikle İstanbul’un değişik manzaralarını ve güzelliklerini ortaya koymaya çalışmıştır.
*Hikâyeler içinde bazı gerçek olaylara da yer vermiştir.
*Böylece mesnevilerine yerli unsurlar katarak İran mesnevi geleneğinden kurtulmayı denemiştir.
*Atâî değişik konularda manzum ve mensur pek çok eser vermiştir.
*Atâî’nin, devrinde yaşayan bazı kişiler hakkında yazılmış 100 beyit kadar tutan “Hezliyyât”ı, yarım kalmış bir “Siyer-i Veysî Zeyli”, sekiz mektuptan oluşan bir de “Münşeât”ı da vardır.
NEVİZADE ATÂÎ’NİN ESERLERİ:
Divan, Hamse (Âlemnümâ/Sâkinâme, Nefhatü’l-Ezhâr, Sohbetü’l-Ebkâr, Hefthân, Hilyetü’l-Efkâr)
El-Kavl-ül-Hasen fi Cevab-il Kavl li-Men, Hadaik-ül-Hakayık fi Tekmilet-iş Şakayık, Hezliyyât, Siyer-i Veysî Zeyli, Münşeât
Divan:
*Eserde, mensur bir dîbâceden sonra bir mi‘râciye, otuz bir kaside, 303 gazel, iki mersiye, dört muhammes, dört müseddes, bir muaşşer, elli kıta, on üç rubâî, yirmi sekiz tarih ve yetmiş beyit bulunduğu görülür.
Hamse:
*Şair bu eserlerinde çok kullanılmış konular yerine yeni konuları ele almıştır.
*Yer yer mahallî hayatı, halkın yaşayış ve törelerini dile getirmiş, özellikle İstanbul’un değişik manzaraları ve güzelliklerini ortaya koymaya çalışmıştır; hatta hikâyeler içinde bazı gerçek olayları dahi anlatmıştır
*Böylece mesnevilerine yerli unsurlar katarak İran mesnevi geleneğinden kurtulmayı denemiştir.
*Yazmalarının çokluğu mesnevilerinin sevilerek okunduğunu gösterir.
*Bundan dolayı da Atâî daha çok mesnevi şairi olarak tanınmıştır.
*Atâî’nin hamsesini oluşturan beş mesnevi şunlardır:
I. Âlemnümâ (Sâkiname):
*1617 yılında “faûlün faûlün faûl” kalıbıyla yazılan bu mesnevinin başında Atâî, Osmanlı şairlerinin kaside ve gazel vadisinde geçtikleri İran şairlerinin mesnevide hâlâ üstün oldukları hususu tartışılırken Fâizî’nin ve diğer bazı şairlerin ısrarları üzerine bu mesneviyi yazdığını söyler.
*Âlemnümâ yirmi dört “bahis” içinde 1561 beyitle Boğaziçi’nin ve hisarların güzelliklerini anlatmakla başlar.
*Ardından bir içki meclisinde sırasıyla sâkî, şarap, asma, küp, kadeh, sürahi, pîr-i mugan, meyhane, şarkıcı, gece, mum, sabah ve bahar anlatılır.
*Âlemnümâ, Hamse’nin en çok tanınmış mesnevilerindendir.
*Yalnız İstanbul kitaplıklarında kırktan fazla nüshası vardır.
II. Nefhatü’l-ezhâr:
*Atâî’nin 1625 yılında Nizâmî’nin Mahzenü’l-esrâr’ına nazîre olarak “müfteilün müfteilün fâilün” kalıbıyla yazdığı bu mesnevi 3200 beyittir.
*Baştaki tevhid, na‘t, mi‘râciye gibi dinî şiirler ve eserin sunulduğu Sultan IV. Murad ile Şeyhülislâm Yahyâ hakkındaki kasidelerden sonra mesnevi yirmi “fasl”a ayrılmış, “nefha” ve “dâstân” başlıkları altında padişahlardan, aşktan, Anadoluhisarı’ndaki maskaralar, soğuk latife yapanlar, âşıklar ve cömertlerden söz edilmiştir.
*Nefhatü’l-ezhâr, dinî-ahlâkî ve öğretici bir eserdir.
*Arasına bazı küçük hikâyeler de serpiştirilmiştir.
III. Sohbetü’l-ebkâr:
*Atâî’nin 1626 yılında Molla Câmî’nin Sübhatü’l-ebrâr’ından etkilenerek “fâilâtün fâilâtün fâilün” kalıbıyla yazdığı 3450 beyitlik bir mesnevidir.
*Eserin başında, bir kır gezintisinde dostlarının Câmî’nin eserini överek bunun Türkçe’ye çevrilmesi gerektiğini söylemeleri üzerine bu mesneviyi yazdığını açıklar.
*Mesnevi kırk “sohbet” halinde düzenlenmiş, bunlarda aşk, ibadet, tevazu, fazilet, çalışma, iyilik, bağlılık ve yalan gibi konular işlenmiştir.
*Yirmi sekizinci sohbette de Nasreddin Hoca hikâyeleri anlatılmıştır.
IV. Heft Hân:
*1627 yılında Nizâmî’nin Heft Peyker’i örnek alınarak “feilâtün mefâilün feilün” kalıbıyla yazılan mesnevi 2784 beyittir.
*Heft Peyker’de yedi ülkenin kızlarının anlatıldığı hikâyeler burada yedi âşık tarafından anlatılmıştır.
*İstanbul’da ansızın bir periye tutulan bir âşık gece gündüz yanıp yakılır, derdini ve sevgilisinin adını kimseye açıklamaz.
*Kendisi gibi âşık olan yedi arkadaşı onu avutmak için sırayla yedi hikâye anlatırlar.
*Bu hikâyeler Şam ve Edirne’de, Çîn ü Mâçin’de, Gazne, Bağdat, Rey, Belh ve İstanbul’da geçer.
V. Hilyetü’l-efkâr:
*Hamsenin yakın zamanlara kadar ele geçmeyen bu mesnevisinin eksik bir nüshası ilk defa Agâh Sırrı Levend tarafından ortaya çıkarılmıştır.
*Sonradan üç eksik nüshası daha bulunan mesnevinin mevcut kısmında münâcât ve na‘t gibi başlangıç bölümleri yer almakta, asıl konu ile ilgili bölümler bulunmamaktadır.
*Ancak A. S. Levend bazı karinelere dayanarak bu mesnevinin Hüsrev ü Şîrîn konusunda kaleme alındığını ve bazı küçük hikâye ve menkıbelerden meydana geldiğini ileri sürmektedir.
Hadaik-ül-Hakayık fi Tekmilet-iş Şakayık:
*Eserlerinin en önemlisi ve en meşhur olanıdır.
*Kanuni Sultan Süleyman Handan yaşadığı zamana kadar yetişen ulema ve meşayihin hal tercümelerini anlatır.
*Atâî’nin Üsküp kadısı iken 1634 yılında bitirdiği ve Zeyl-i Şekāik veya Zeyl-i Atâî diye de tanınan bu mensur eseri, Taşköprizâde’nin meşhur eş-Şekāiku’n-Numâniyye adlı eserinin 965-1044 (1558-1634) yıllarını içine alan Türkçe zeylidir.
*Bu yetmiş altı yıllık sürede Osmanlı Devleti sınırları içinde yetişen şeyhler, ilim adamları ve şairler hakkında bilgi veren eser, kendisini 1730 yılına kadar zeyleden Şeyhî’nin Vekāyiu’l-fuzalâ’sıyla birlikte Şekāik’ın en önemli zeyli olarak ilim tarihimizin ana kaynaklarından sayılmaktadır.
*Hadaikü’l–hakaik biyografik bir eserdir.
El-Kavl-ül-Hasen fi Cevab-il Kavl li-Men:
*Fıkıh kitabı olup, Arabidir.