SÖZCÜK ANLAMI - TYT TÜRKÇE - AYT EDEBİYAT ( YKS ) / SONER HOCA

SONER HOCA İLE TÜRKÇE / EDEBİYAT

İçeriğe git

SÖZCÜK ANLAMI

TÜRKÇE > KONULAR > SÖZCÜK ANLAMI
SÖZCÜK ANLAMI
(KELİME ANLAMI)

(TÜM KONU)

SÖZCÜK (KELİME): Kendi başına anlamı olan ya da kendi anlamı olmayıp, cümle içerisinde anlam ilgisi kuran anlatım birimidir.


Söz Öbeği (Sözcük Öbeği): Birden çok sözcüğün oluşturduğu anlamlı gruptur.


ÇOK ANLAMLILIK:
Not: Türkçede kelimeler, kullanıldığı yere göre anlam kazanır.

“YÜZ” Sözcüğü İçin:

Yüze kadar sayabiliyorum. (Sayı)
Her sabah yüzmeye gidiyordu. (Spor)
Derisini güzelce yüzelim. (Ayırmak)
Yastık yüzlerini dolaba koydum. (Kılıf)
Yüzümde leke kaldı. (Surat)


1) GERÇEK ANLAM:
*Sözcüğün ilk akla gelen anlamıdır.
*Herkes tarafından bilinen anlamıdır.
*En yaygın anlamıdır.
*”Sözlük anlamı” veya “temel anlam” da denir.

Üstüne basınca, tahta kırıldı. (Bölünmek, parçalanmak)
Alçak tepelere dahi kar yağmış.   (Seviye)
Soğuk hava tüm yurdu etkiledi. (Isı)


2) YAN ANLAM (YAKIŞTIRMACA):
*Bir sözcüğün temel anlamı ile ilgili kazandığı yeni anlama “yan anlam” denir.
*Gerçek anlama yakındır.
*Çoğu zaman, canlılara ait organ ya da kısımların, cansız varlıklara yakıştırılması ile oluşur.
*Gerçek anlamda karşıladığı varlığa benzerlik söz konusudur.

Masanın ayağını yeni tamir ettirmiştim.
Kapının kolu elimde kaldı.
Burnu aşınmış ayakkabılarla dolaşıyordu.


3) MECAZ ANLAM (DEĞİŞMECE):
*Sözcüğün, gerçek anlamının dışında kazandığı yeni anlama “mecaz anlam” denir.
*Mecaz anlamda, soyut olanı somut sözcükle karşılama vardır.

İnce düşüncelere daldığı her halinden belliydi.
Bu davranışına çok kırıldım.
İnsanlara karşı alçakça düşünceler besliyordu.
Tatlı bir ilkbahar akşamında rastlamıştım, ona.
Bana karşı davranışlarında soğukluk vardı.

>>>Kuşun kanadı. (Gerçek anlam)
>>>Hükümetin sol kanadı. (Mecaz anlam)
>>>Uçağın kanadı. (Yan anlam)
>>>Parmağım kanadı. (Gerçek anlam)

>>>Ateş yaktık. (Gerçek)
>>>Ateşi çıkmış. (Yan)
>>>Kendini ateşe atıyorsun. (Mecaz)

>>>Boğazım ağrıyor. (Gerçek)
>>>Boğaz’da kaza olmuş. (Yan)
>>>Evde beş boğaza bakıyordu. (Mecaz)

Uyarı: Sorularda gerçek anlamın dışında dendiği zaman “yan anlam ve mecaz anlam” bu gruba girer.

4) TERİM ANLAM:
*Herhangi bir bilim, sanat ya da meslek dalı ile ilgili özel anlamlı sözcüklerdir.
*Terimler gerçek anlamlıdır.

Üçgenin iç açıları toplamı 180 derecedir. (Geometri)
Gazelin beyitleri arasında bütünlük yoktu. (Edebiyat)
Hakem penaltı atışı için düdüğünü çaldı. (Futbol)
Oyun üç perdeden oluşuyordu. (Tiyatro)


5) YANSIMA SÖZCÜKLER:
*Tabiattaki seslerin taklidi ile oluşan sözcüklerdir.
*Kelimeden muhakkak ses gelmelidir.
Vızıltı, mırıltı, fısıltı, gürültü, çatırtı, patırtı, havlama, horlama…

Not: Yansıma olmayan kelimeler:
Pırıltı, ışıltı, bulantı, kızartı, kabartı, kişnemek, kükremek…


6) DOLAYLAMA:
*Bir kelime ile anlatılabilecek bir kavramı, birden fazla kelime ile anlatmaya “dolaylama” denir.

Bu sene bacasız sanayi gelirleri düştü.
Delikli demir icat oldu mertlik bozuldu.
Bu yöremiz kara elmas açısından zengindir.

Atatürk: Büyük kurtarıcı
Kıbrıs: Yavru vatan
Balık: Derya kuzusu
Aslan: Ormanlar kralı
Kaleci: File bekçisi


***GÜZEL ADLANDIRMA:
*Olumsuz çağrışımlar uyandıran bazı kavramları güzel bir biçimde dile getirmektir.
*Güzel adlandırma aynı zamanda bir “dolaylama”dır.

Sanatçının son yolculuğuna sevenleri de katıldı. (cenaze)

kör: görme engelli
verem: ince hastalık
sağır: işitme engelli


7) SOMUT ANLAM:
*Duyu organlarımızın biri veya birkaçı ile algılayabildiğimiz kavramların adları “somut anlamlı” dır.
Hava, ses, ışık, insan, elektrik, yıldırım, soğuk


8) SOYUT ANLAM:
*Duyu organlarımızın hiçbiri ile algılayamadığımız fakat var olduğuna inandığımız kavramların adları “soyut anlamlı” dır.
*Duygular ve metafizik ile ilgili kavramlar, soyut anlam içerir.

Nefret, sevgi, akıl, mutluluk, cesaret, melek, şeytan…


Somutlama: Soyut anlamlı bir sözcüğün, somut anlam kazanmasıdır.

Kötülerle arkadaşlık yapmayın. (Kötü insanlar kastedilmiş.)
Cesurlar sayesinde bugünlere geldik. (Cesur insanlar kastedilmiş.)


Soyutlama: Somut anlamlı bir sözcüğün, soyut anlam kazanmasıdır.

Ahmet, çok yürekli bir arkadaşımızdı. (Cesaret kastedilmiş.)
Bu soruyu çözmenin bir yolu olmalı. (Yöntem kastedilmiş.)


9) AD AKTARMASI (MECAZ-I MÜRSEL)
* “Benzetme ilgisi olmaksızın”, bir kavramın, başka bir kavram ile karşılanmasına “ad aktarması” denir.
*Kavramlar arasında bir anlam bağlantısı bulunmalıdır.
(İç-Dış, Parça-Bütün, Yazar-Yapıt vs.)
*Kavramlardan biri verilip diğeri kastedilir.

Ayaklarını çıkarmadan içeri girme. (Ayakkabı - İç verilip dış kastedilmiş.)
Soba yanınca ortalık ısındı. (Yakıt - Dış verilip iç kastedilmiş.)
Yahya Kemal’i sık sık okurum. (Kitaplarını – Sanatçı verilip eser kastedilmiş.)
Acaba, Ankara bu konuda ne düşünüyor? (Hükümet kastedilmiş.)
Gemi, İzmir’e yanaştı. (Liman kastedilmiş.)
Turnuvaya ünlü raketler katılıyor. (Sporcu kastedilmiş.)
Yaylıya binip, bir tur attık. (Araba kastedilmiş.)
Marmara’da yelkenli ile geziyorlardı. (Deniz kastedilmiş.)


10) GENEL – ÖZEL ANLAM:
*Aynı türden varlıkları topluca karşılayan sözcükler, genel; tek tek karşılayan sözcükler, özel anlamlıdır.
*Genel ya da özel anlamlı olma, sözcüklerin birbiri ile karşılaştırılmasına bağlıdır.

Varlık – Canlı – Orman – Ağaç – Meşe   >>> En genel: Varlık    En özel: Meşe

Örneğin, “Orman”, “Ağaç”a göre genel; “Canlı”ya göre özeldir.


11) NİTEL ANLAM – NİCEL ANLAM:
*Varlıkların veya eylemlerin “niteliklerini/özelliklerini” bildiren sözcükler, “nitel” anlamlıdır.

Beyaz mendilini çıkarıp, alnının terini sildi. (Nitel)
Güzel günler sizin olacak. (Nitel)


*Varlıkların veya eylemlerin “miktarını/sayısal değerini” bildiren (sayılabilen, ölçülebilen) sözcükler, “nicel” anlamlıdır.

Üç çocuk yanıma geldi. (Nicel)
Yüksek bir binaydı. (Nicel)


12) İKİLEME: (Tekrar/Yineleme Grubu)
*Anlatımı etkili hale getirmek ya da anlamı pekiştirmek için yapılan kelime tekrarına “ikileme” denir.

Not: İkilemeyi oluşturan sözcüklerin arasına noktalama işareti konmaz. Sözcükler ayrı yazılır.

>İkilemeler değişik şekillerde oluşabilir:

a) Aynı kelimeyle yapılan ikilemeler:
uzun uzun, boy boy, ağır ağır, üçer üçer…

Not: Fiilimsiler kullanılabilir: koşa koşa, ağlaya ağlaya

b) Eş ya da yakın anlamlı kelimelerle yapılan ikilemeler:
kılık kıyafet, mal mülk, ak pak, köşe bucak, hısım akraba, akıl fikir, doğru dürüst, akıllı uslu…

c) Zıt anlamlı kelimelerle yapılan ikilemeler:
iyi kötü, aşağı yukarı, ar geç, İrili ufaklı…

d) Biri anlamlı, biri anlamsız kelimelerle yapılan ikilemeler:
eski püskü, ev mev, eğri büğrü, saçma sapan…

e) Biri olumlu, biri olumsuz kelimelerle yapılan ikilemeler:
gelir gelmez, belli belirsiz, yerli yersiz

f) İkisi de anlamsız kelimelerle yapılan ikilemeler:
ıvır zıvır, çıtı pıtı, abur cubur, eciş bücüş, mırın kırın, abuk subuk, paldır küldür

g) Yansıma kelimelerle yapılan ikilemeler:
çatır çatır, horul horul, kütür kütür

h)Hal eki alan sözcüklerle:
sırt sırta, elden ele, günden güne, derinden derine

ı) Belli bir kurala bağlanmadan yapılan ikilemeler:
kurda kuşa, iğneden ipliğe, tası tarağı…


13) DEYİM:
*En az iki sözcükten oluşan, genelde mecaz anlamlı kullanılan, kalıplaşmış (değiştirilemez) söz gruplarıdır.
*Genelde bir eylem ifade ederler.

Babamın dönmesini dört gözle bekliyorum.
Dışarıdan gelen sese kulak kabarttı.
O günleri mumla arıyorum.
Söylediklerime dudak büküyordu.
Tabanları yağlayıp kaçalım.

Not: Bir durum veya kavramı karşılayabilirler.
Burnu havada: Kibirli

Not: Gerçek anlamını koruyan deyimler de vardır.
Çoğu gitti, azı kaldı.
Hem suçlu hem güçlü.
Özrü kabahatinden büyük.
İsmi var, cismi yok.
Paha biçmek.

Not: Cümle halinde bulunan deyimler de vardır.
Dağ fare doğurdu.


14) ATASÖZÜ:
*Söyleyeni belli olmayan, tecrübe ürünü, öğüt verici, kalıplaşmış (değiştirilemez), yargı bildiren cümlelere “atasözü” denir.
*Genelde mecaz anlam içerirler.

Ayağını yorganına göre uzat.                             
Balık baştan kokar.                                           
Ateş düştüğü yeri yakar.

Not: Bazı atasözlerinde gerçek anlam ön plandadır.

Dost ile ye, iç; alışveriş yapma.
Son pişmanlık fayda etmez.
Bugünün işini yarına bırakma.
Sabrın sonu selamettir.


15) ÖZDEYİŞ (VECİZE):
*Söyleyeni belli özlü sözlere “özdeyiş” denir.

Hayatta en hakiki mürşit, ilimdir”
                                     Mustafa Kemal Atatürk


16) EŞANLAMLI (ANLAMDAŞ) SÖZCÜKLER:
*Yazılışları farklı, anlamları aynı olan sözcüklere “eşanlamlı sözcükler” denir.

Doğa-Tabiat, Muallim-Öğretmen, Okul-Mektep, Şart-Koşul, Cebren-Zorla

Not: Eşanlamlı sözcüklerin aynı cümlede kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar.


17) KARŞIT (ZIT) ANLAMLI SÖZCÜKLER:
*Anlamca birbiriyle çelişen, birbirinin karşıtı olan sözcüklere “zıt anlamlı sözcükler” denir.

Al-Ver, Hafif-Ağır, Güzel-Çirkin, İnmek-Çıkmak, Dar-Geniş, Hızlı-Yavaş

Not: Bir kelimenin olumsuzu, o kelimenin karşıt anlamlısı değildir.

Tatlı X Tatsız (Olmaz)   Doğrusu: Tatlı X Acı  
Canlı X Cansız (Olmaz)  Doğrusu: Canlı X Ölü
Gel X Gelme (Olmaz)  Doğrusu: Gel X Git


18) SESTEŞ (EŞ SESLİ) SÖZCÜKLER:
*Yazılışları aynı, anlamları farklı olan sözcüklere “eş sesli (sesteş) sözcükler” denir.
*Sadece ses benzerliği vardır. Anlam benzerliği olmaz.

Eller bu işe ne der? (Yabancılar)
Elim iyice şişti. (Vücudun bir bölümü)

Uyarı: Kullanımda “isim ve fiil olabilen” sözcüklerden anlam ilgisi olmayanlar sesteş kabul edilir.
 
Elime damladı.  Elimde damla var. > sesteş değil
Bana güldü.      Elimde gül var.     > sesteş

Not: Düzeltme İşareti (şapka) sesteşliği bozar.
Hala / Hâlâ    Adem / Âdem

Uyarı: “Yan, mecaz ve terim anlam” sesteş kabul edilmez.


19) YAKIN ANLAMLI SÖZCÜKLER:
*Aralarında anlamsal bağlantı bulunsa da birbirinin yerini tam olarak tutamayan sözcüklere “yakın anlamlı sözcükler” denir.

Yalan-Yanlış, Doğru-Dürüst, Dost-Arkadaş, Saçmak-Dağıtmak, Seçmek-Ayırmak


20) AKTARMALAR: (DEYİM AKTARMASI) (ANLAM AKTARMASI)
*Bir sözcüğün benzetme amacı ile başka bir sözcük yerine kullanılmasıdır.
*İnsandan doğaya, doğadan insana, doğadan doğaya özellikler aktarılması da söz konusudur.

a) Duyu Aktarımı:
*Bir duyuyla algılanan kavramın, başka bir duyuyla algılanabilecek biçimde kullanılmasıdır.

Şarkıcının çok tatlı bir sesi vardı. (tatmadan işitmeye)
Acı bir gülümseme belirdi. (tatmadan görmeye)
Sert bir tonda konuştu. (dokunmadan işitmeye)
 
 
b) İnsandan Doğaya Aktarım: (Kişileştirme)
Dağın eteği, ağaçların fısıldaşması…
 
c) Doğadan İnsana Aktarım:
Pişkin insan, içimdeki fırtına…
 
d) Doğadan Doğaya:
Uçuşan kar, uluyan rüzgâr…



BAZI KAVRAMLAR:

Anlam Genişlemesi: Sözcüğün yeni anlamlar kazanması.
(Mecaz ve yan anlamlar gibi.)

Anlam Daralması: Sözcüğün eski anlamını yitirmesi ya da genel anlamdan özel bir anlama dönüşmesidir.
(“Yemiş” sözcüğü “meyve” anlamında geniş bir anlama sahiptir. Bugün bu sözcük daralarak, özellikle Ege Bölgesi’nde “incir” anlamında kullanılır olmuştur.)



EK BİLGİ:

Teşbih (Benzetme):
*Sözü daha etkili duruma getirmek için aralarında ilgi bulunan iki unsurdan güçsüz olanı güçlü olana benzetmektir.

*Benzetmede dört unsur bulunur:
1) Benzeyen     2) Benzetilen    3) Benzetme Yönü    4) Benzetme Edatı

Örnek:   Çocuk tilki gibi kurnaz biriydi.

Çocuk: Benzeyen
Tilki: Kendisine Benzetilen   
Gibi: Benzetme Edatı
Kurnaz: Benzetme Yönü

Cüneyt, aslan gibidir. (Benzetme yönü yok.)
Ahmet, çalışkanlıkta arıdır. (Benzetme edatı yok.)

Tam Teşbih: Dört unsuru da bulunan teşbihtir.

Teşbih-i Beliğ (Güzel Benzetme): Sadece benzeyen ve kendisine benzetilenle yapılmış teşbihtir.

Örnek: Kömür gözlüm.

---------------------------------------

İstiare (Eğretileme): Bir sözcüğün “benzetme ilgisiyle” başka bir sözcüğün yerine kullanılmasıdır.

Sanat dünyasından bir yıldız kaydı. (Sanatçı)
Ay, altın ağaçlardan yere damlıyordu. (Su damlası)

---------------------------------------

Teşhis (Kişileştirme): İnsan dışındaki canlı cansız varlıklara, insan özelliği kazandırmaktır.

Bir sarmaşık uyanıyordu uykusundan.
Güzel gitti diye pınar ağladı.

---------------------------------------

Tariz (İğneleme – Dokundurma): Bir kişiyi iğneleme, bir konuyla alay etme veya sözün tam tersini kastetmedir.

O kadar zeki ki bütün sınıfları çift dikiş gidiyor.

---------------------------------------

Kinaye (Değinmece): Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlamda kullanmaktır. Kinayede daha çok mecaz anlam kastedilir.

Yıllarca yüzümüz gülmedi.
(Hem gerçek anlamda “gülmemek” hem de “sevinememek” anlamı var.)

İçeriğe dön