SÖZCÜK TÜRLERİ
TÜRKÇE > KONULAR > SÖZCÜK TÜRLERİ
SÖZCÜK TÜRLERİ (KELİME ÇEŞİTLERİ)
(TÜM KONU)
GENEL BİLGİLER:
*Sözcüğün türü, o sözcüğün görevi ile ilgilidir.
*Sözcük türleri iki ana gruba ayrılır:
1- Ad ve Ad Soylular
2- Fiil (Eylem)
*Sözcükler cümlede kullanılışlarına göre görev (tür) değiştirebilirler.
Bu elbise iyi olmuş. (Zarf)
İyi bir elbise almışsın. (Sıfat)
Burada önemli bir ayrıntıyı bilmemiz gerekiyor:
İsim-Fiil Farkı:
a) Bir kök “-mek, -mak” eki alabiliyorsa bu kök, fiildir.
b) Bir kökün olumsuzu yapılabiliyorsa bu kök, fiildir.
Gelmişsin: fiil (gelmek olur)
Maviymiş: İsim (mavimek olmaz)
Uçtu: fiil (Uçmak olur)
Güzeldi: isim (güzelmek olmaz)
İkiz kök: Hem fiil hem isim olarak kullanılabilen köklerdir.
Boya, gül, al, var
Elindeki boyayla duvarı boya.
İsim fiil
Elimde tebeşir var. (İsim)
Yarın oraya var. (Fiil)
-----------------------------
İSİM (AD):
*Varlıkları, kavramları, durumları… karşılayan sembollere, kelimelere “isim/ad” denir.
İSİM ÇEŞİTLERİ:
A)VARLIKLARA VERİLİŞLERİNE GÖRE ADLAR:
1)Cins İsim (Tür adı):
*Aynı türden varlıklara verilen isimlerdir.
Balık, hamsi, masa, kuş, beşik, taş
Not: Cins isim varlığın, bazen birini, bazen de hepsini karşılar.
Ağacı kesmişler. (Bir tek ağaç)
Ağaç yaşken eğilir. (Bütün ağaçlar)
Not: Cins isimler, bazen özel isim olarak kullanılabilir.
Kaya Bey geldi.
Boncuk bugün rahatsız görünüyor.
2)Özel İsim:
*Tek bir varlığı karşılayan isimlerdir.
İstanbul, Fenerbahçe, Tercüman, Türkçe, Aksiyon
Not: Özel isimlerin ilk harfi büyük olur.
B)VARLIKLARIN OLUŞLARINA/NİTELİKLERİNE GÖRE ADLAR:
1) Somut İsim:
*Duyu organlarımızın herhangi biriyle algılayabildiğimiz kavramların isimleridir.
Taş, yıldırım, su, bulut, hava, elektrik…
2) Soyut İsim:
*Duyu organlarımızla algılayamadığımız kavramların isimleridir.
Sevgi, kin, nefret, akıl, erdem, melek, cin…
Not: Eylemlere ek (-mek, -me, -iş) getirilerek “eylem adları” oluşturulabilir.
Çalışma, yürüyüş, yüzmek
C)VERİLDİĞİ VARLIĞIN SAYISINA GÖRE İSİMLER:
1)Tekil İsim:
*Sayı bakımından tek varlığı karşılayan isimlerdir.
Ev, insan, çiçek
Not: Sayılamayan varlıkların isimleri de tekil isim sayılır.
Un, şeker, su
2)Çoğul İsim:
*Sayı bakımından birden fazla varlığı karşılayan isimlerdir.
*Çoğul eki alırlar. (-ler, -lar)
evler, insanlar, çiçekler
3)Topluluk İsmi:
*Görünüşte tekil olduğu halde, birden fazla varlığı ifade eden isimlerdir.
*Çoğul eki almadan çokluk bildirirler.
Halk, ordu, orman, sürü, meclis, deste
Not: Topluluk ismi gibi görünen bazı isimler tekil isim olabilir.
Sınıf olarak sinemaya gittik. (Topluluk)
Sınıfı süsledik. (Tekil)
İSİMLERDE KÜÇÜLTME:
*İsimlerde küçültme “-cek, -cik, -ceğiz” ekleri ile yapılır.
*Bu ekler isme farklı anlamlar katabilir.
Kulübecik, yüksek binaların arasında kalmıştı. (küçültme)
Kuzucuk nereye gitti? (sevgi)
Kadıncağız yere düştü. (acıma)
-----------------------------
ZAMİR (ADIL):
*İsim olmadıkları halde, ismin yerine kullanılan kelimelerdir.
Ahmet, bakkaldan ekmek aldı.
O, oradan onu aldı.
Not: Adların aldıkları çekim eklerini alabilirler.
Not: Tamlama kurabilirler.
Benim kalemim, öğrencilerin çoğu
Not: Zamirler, daha önce sözü edilen şeylerin yerini de tutabilirler.
Ali, eve yeni geldi. Buraya yeni geldi.
A) SÖZCÜK BİÇİMİNDEKİ ZAMİRLER:
1)Kişi (Şahıs) Zamiri:
*Kişi adlarının yerini tutan zamirlerdir.
Ben, Sen, O, Biz, Siz, Onlar
Ben, sana demedim mi?
Siz yine bildiğinizi yapıyorsunuz.
O, bize hiç gelmedi.
Not: Ben ve sen kişi zamirleri ek alarak ses değişimine uğrayabilir.
Ben-e Sen-e
Bana Sana
Not: Kişi zamiri, ad tamlaması kurar ve yalnızca tamlayan olur.
Benim elbisem, senin çantan
Dönüşlülük Zamiri:
*“Kendi” kelimesi, dönüşlülük zamiri olarak kabul edilmektedir.
*Kişi zamiriyle benzeşir. Farkı, iyelik eki alabilmesidir.
Arabayı kendi sürüyordu.
Bu tabloyu kendin mi yaptın?
Kendi evimi özledim.
O kampanyaya başkanın kendisi katılmadı.
Bu soruyu ben kendim çözdüm.
2)İşaret Zamiri:
*İsimlerin yerini işaret yoluyla tutan zamirlerdir.
Bu, Şu, O, Bunlar, Şunlar, Onlar, Öteki, Beriki, Bura, şura, Ora
Bu, bizim en büyük idealimiz.
Şunu hala almadılar.
Onlarda düzensizlikler var.
Ötekini sen çöz.
Böylesi görülmemiştir.
Buranın yazı bir başka olur. (Tamlama kurmuş)
Kapının şurası kırılmış. (Tamlama kurmuş)
Not: İşaret zamirinden sonra isim gelirse, işaret sıfatı olur.
Bu maç berabere biter. (İşaret sıfatı)
Not: O ve Onlar kelimeleri insan için kullanılırsa, “Şahıs Zamiri”;
İnsan dışında varlıklar için kullanılırsa, “İşaret zamiri” olur.
Onlar memleketlerine gittiler. (Şahıs zamiri)
Onlar yıkanmadan salataya doğranmaz. (İşaret zamiri)
O, lavabo açmaya yarayan bir alettir. (İşaret zamiri)
O, profesyonel bir sporcuydu. (Şahıs zamiri)
Not: O ve onlar dışındaki işaret zamirleri “insan” için bile kullanılsa yine “işaret zamiri” olur.
3)Belgisiz Zamir:
*Yerini tuttuğu ismin özelliklerini tam olarak karşılayamayan (belirsiz bir şekilde karşılayan) zamirlerdir.
*Belirsizlik ve genelleme vardır.
Herkes, Kimi, Kimse, Kimisi, Biri, Birçoğu, Tümü, Çoğu, Azı, Hepsi, Bazısı, Birazı, Başkası, Şey
Herkes, onun yaptıklarına güldü.
Kimisi tatlıyı sevmez.
Alınanların birçoğu telef olmuştu.
Tümünün içleri doldurulacak.
Öğrencilerin hepsi bu yarışmaya katılacak.
Başkaları bu işi daha iyi yapardı.
Not: Belgisiz zamirden sonra isim gelirse, belgisiz sıfat oluşur.
Bazı insanlar espriyi sevmez.
Çoğu öğrenci, kolay yoldan sınıf geçmeye çalışır.
4)Soru Zamiri:
*Soru yoluyla isimlerin yerini tutan sözcüklerdir.
*Soru zamirleri cevap olarak isim ya da isim soylu sözcükleri buldurur.
Kimi, Kim, Neye, Nerede, Nereden, Hangisi, Kaçı, Ne, Kaça…
Pazardan ne aldın?
Dün akşam nereye gittiniz?
Arkadaşın nerede oturuyor?
Bunu sana kim yaptı?
Öğrencilerin kaçı iyi aldı?
Hangisi bizimle gelecek?
Not: Soru zamirinden sonra isim getirilirse, soru sıfatı olur.
Ne konuda yardımcı oldu?
Kaç elbisen var?
Bu kazak kaç lira eder?
Not: “Ne” kelimesi “niçin” anlamında kullanılırsa, soru zarfı olur.
Ne geldin, buralara?
B) EK BİÇİMİNDEKİ ZAMİRLER:
1) İyelik Ekleri (İyelik Zamirleri):
*Bir varlığın ya da kavramın kime, neye, kaçıncı kişiye ait olduğunu bildiren eklere iyelik zamiri denir.
*Bu ekler “benim, senin, onun, bizim, sizin, onların” kelimelerinin anlamını karşılar.
Kalem-im,-in,-i,-imiz,-iniz,-leri
*Bu ekler aynı zamanda tamlanan ekleridir.
Bizim arabamız daha yeni.
Kalemim yazmaz oldu.
Eviniz çok güzelmiş.
Not: İyelik ekleri ile tamlama kurulduğunda; eğer anlam belirsizliği olmuyorsa, tamlayan durumundaki zamir düşürülebilir.
(Benim) Elbisem kirlendi.
(Onun, Kendi, Ali’nin vs.) Kardeşi henüz bulunamadı.
(Parantez içindekilerden herhangi biri mutlaka getirilmelidir)
2) İlgi Zamiri: (-ki)
*Adların yerini tutan –ki ekidir.
*Bu ek, isim tamlamasında, tamlanan ismin yerini tutarak, tamlayana eklenen ek durumundadır.
Benim gömleğim kirli, seninkini giyebilir miyim? (-ki=gömlek)
Bizim tarlamız, sizinkinden daha geniş. (-ki=tarla)
Not: Bu eki sıfat yapan –ki ve bağlaç olan ki eki ile karıştırmamak gerekir.
Yarınki toplantıda görüşürüz. (Sıfat yapan –ki)
(Bitişik yazılır)
Çalış ki, sen de iyi bir bölümü kazanasın. (Bağlaç olan ki)
(Çoğu zaman ayrı yazılır. Bitişik yazıldığı durumlar: Halbuki, çünkü, mademki, oysaki, belki…)
-----------------------------
SIFAT (ÖN AD):
*Varlıkları niteleyen ya da belirten sözcüklere sıfat denir.
*Bir isimle kullanılıp isme sorulan soruya cevap verirler.
*Bir sözcüğün sıfat olabilmesi için;
a)Mutlaka bir isimden önce gelmesi ve tamlama kurması gerekir.
Mutlu yarınlar bizim olacak.
Sıfat İsim
Mavi gömleğimi daha çok seviyorum.
Sıfat İsim
Üçgen vücutlu olmak isterdim.
Sıfat İsim
Sınava kırk öğrenci katıldı.
Sıfat İsim
Bazı insanlar bencil olur.
Sıfat İsim
Hangi yürek dayanır bu acıya?
Sıfat İsim
Şu adam da gelmedi hala.
Sıfat
b)Çekim eki almaması gerekir.
Soğuklar bir süre daha devam edecekmiş. (Sıfat değildir. Çekim eki almış.)
Yeşiller giymiş üzerine. (Sıfat değildir. Çekim eki almış.)
(Bunlara daha sonra “adlaşmış sıfat” diyeceğiz.)
İstisna: İyelik eki alan sıfat bulunabilir.
Güzelim araba mahvolmuş.
Not: Sıfat olan sözcük tek başına kullanıldığında, isim ya da zamir gibi farklı bir sözcük türünden olabilir.
Not: Bir sıfat birden fazla ismi niteleyebilir.
Çarşıdan, ucuz elma, portakal, havuç aldım.
sıfat isim isim isim
Not: Birden fazla sıfat bir ismi niteleyebilir.
Temel, mavi gözlü, sarı saçlı, yakışıklı bir gençti.
sıfat sıfat sıfat sıfat isim
Not: Sıfat ile nitelediği ismin arasına noktalama işareti konmaz. Ancak, istisna olarak, birden fazla sıfat, bir ismi niteleyeceği zaman, sıfatlardan sonra virgül kullanılabilir.
SIFAT ÇEŞİTLERİ:
A)NİTELEME SIFATLARI:
*Varlıkların renklerini, biçimlerini, durumlarını bildiren sıfatlardır.
*İsme sorulan “nasıl?” sorusuna cevap verirler.
Mor gözlerle etrafına bakıyordu.
Uzun paragraflar zor anlaşılıyor.
Yeşil ördek gibi daldım göllere.
B)BELİRTME SIFATLARI:
*Varlıkları çeşitli yollarla belirten sıfatlardır.
1)İşaret (Gösterme) Sıfatı:
*İsmin bildirdiği varlığı, işaret yoluyla belirten sıfatlardır.
Bu, Şu, O, Öteki, Beriki, Öbür, Öyle, Şöyle, Böyle, Diğer…
Not: “Bunlar, Şunlar, Onlar” sözcükleri sıfat olarak kullanılmaz. Çünkü çekim eki almışlardır.
Bu bahaneleri çok duyduk.
Şu adamı bir yerden hatırlıyorum.
Öteki daireye bakıp, karar verelim.
Bir daha öyle kelimeler kullanma.
Bu soruyu diğer öğrencilere de soralım.
*Şunu bir yerden hatırlıyorum.
Ötekine bakıp karar verelim.
Bu cümlelerdeki “Şunu” ve “Öteki” kelimeleri işaret zamiri olur. Çünkü sonrasında isim gelmemiş.
Not: Sözcük türlerini bulurken noktalama işaretlerine dikkat etmeliyiz.
Bu, adam değil. (İşaret zamiri)
Bu adam, değil. (İşaret sıfatı)
Not: “İşte” kelimesi de işaret sıfatı olarak kullanılabilir.
İşte hendek, işte deve….
2)Sayı Sıfatı:
*Varlıkları nicelik (sayısal özellikleri) yönüyle belirten sıfatlardır.
*Asıl sayı sıfatı, Sıra sayı sıfatı, Kesir sayı sıfatı, Üleştirme sayı sıfatı olmak üzere dörde ayrılır.
Bir elma (Asıl sayı sıfatı, varlığın kaç tane olduğunu bildirir. Doğal sayılarla ifade edilir.)
Birinci elma (Sıra sayı sıfatı, varlığın sırasını bildirir.)
Yarım elma (Kesir sayı sıfatı, varlığın sayısını kesir sayıları kullanılarak bildirir.)
Birer elma (Üleştirme sayı sıfatı, varlığın kaçar ayrıldığını bildirir.)
Son elma (Sıra sayı sıfatı)
İlk elma (Sıra sayı sıfatı)
Çeyrek elma (Kesir sayı sıfatı)
Not: “Bir” sözcüğü asıl sayı sıfatı olarak da, belgisiz sıfat olarak da kullanılabilir.
Bir elma yedim. (Asıl sayı sıfatı)
Bir gün sen de anlarsın. (Belgisiz sıfat)( “Herhangi” anlamında kullanılmış)
*Her soruda sözcüğün sıfat özelliğini gösterip, göstermediğine dikkat edilmeli.
Yarışmaya sekiz öğrenci katıldı. (Asıl sayı sıfatı)
Kardeşim üçüncü oldu. (İsim)
3)Belgisiz Sıfat:
*Belirttikleri ismin özelliklerini tam olarak veremeyen sıfatlardır. Belirsizlik söz konusudur.
Her, bir, hiçbir, birkaç, bütün, kimi, birtakım, nice, başka, birçok, tüm, az, çok, bazı…
Az zamanda, çok işler başardık.
Her insan ölümlüdür.
Bütün paramı onun için harcadım.
Başka kalem kullanmalısın.
Nice gün oldu, dönmedi.
Kimi zaman o da beni anlayamaz.
*Bazıları tembel olur. (Belgisiz zamir)
4)Soru Sıfatı:
*Varlıkları soru yoluyla belirten sıfatlardır.
Nasıl, kaç, hangi, ne kadar, kaçıncı, kaçar, ne
Nasıl bir araba bakmıştınız?
Kaç öğrenci ödevini yapmadı?
Bu bilgiyi hangi kitaptan öğrendin?
Ne kadar elma yedin?
Kaçıncı koltuk size ayrılmıştı?
Yarışmayı kaçar puanla bitirdiniz?
Daha önce ne iş yapıyordun?
*Kaçı ödevini yapmadı? (Soru Zamiri)
Hangisi çalışmaya gelmedi? (Soru Zamiri)
C)UNVAN SIFATLARI:
*İnsanların rütbesini, lakabını ya da sosyal durumunu bildiren sözcükler, isimle beraber kullanılırsa, unvan sıfatı olur.
*İstisna olarak unvan sıfatları isimden önce de, sonra da gelebilir.
Gazi Mustafa Kemal, Ümit Bey, Sevda Hanım, Yüzbaşı Recep, Atilla Dayı, Kel Mahmut
Not: Unvan sıfatları büyük harfle başlar.
SIFATLARDA PEKİŞTİRME:
*Sıfatlarda pekiştirme, anlatımı çekici hale getirmek, anlamı kuvvetlendirmek için çeşitli yollarla yapılır:
a) Pekiştirilecek sözcüğün ilk ünlüye kadar olan kısmı (ünlü dâhil) alınır. “p,r,s,m” harflerinden uygun olan biri getirilir. Daha sonra sözcüğün tamamı yazılır.
Sarı >> Sa-p-sarı
Beyaz >> Be-m-beyaz
Temiz >> Te-r-temiz
Katı >> Ka-s-katı
b) İlk maddeye ek olarak, “p,r,s,m” harflerinden sonra “e,a” harflerinin getirilmesi ile oluşur.
Sağlam >> Sa-p-a-sağlam
Yalnız >> Ya-p-a-yalnız
c) İkilemelerle pekiştirme yapılabilir.
Kara kara bulutlar
Yüce yüce dağlar
Uzun uzun kavaklar
d) “mi” soru edatı ile pekiştirme yapılabilir.
Güzel mi güzel araba
Hoş mu hoş koku
Geniş mi geniş oda
e) Kuralsız olarak gerçekleşen pekiştirmeler vardır.
Darmadağınık, Karmakarışık
SIFATLARDA KÜÇÜLTME:
*Sıfatlarda küçültme, -cik, -ce, -cek, -imsi, -imtrak, -su, ekleriyle yapılır.
Ufacık ev
Derince çukur (Dikkat edin, derine yakın ama derin değil!!!)
Büyücek oda
Yeşilimsi örtü
Sarımtrak gömlek
Çocuksu yüz
SIFATLARDA ADLAŞMA (ADLAŞMIŞ SIFAT)
*Sıfatlarda adlaşma birkaç şekilde oluşabilir:
a) Sıfat tamlamasında isim düşürülerek oluşabilir. Böyle durumlarda sıfat ismin yerini tutar.
Genç, hızla yanıma yaklaştı. (Genç adam)
Mavi, sevmediğim bir renktir. (Mavi renk)
b) Sıfat durumundaki kelimeye, çekim ekleri getirilerek oluşabilir.
Yoksullara yardım etmeyi severdi. (Yoksul insanlara)
Kısaları şuraya ayır. (Kısa parçaları)
c) Sıfatla isim arasına noktalama işareti getirilerek oluşabilir.
Yaşlı, hizmetçiyi yanına çağırdı.
Genç, adama yalvarıyordu.
-----------------------------
ZARF (BELİRTEÇ)
*Fiilleri, fiilimsileri, sıfatları ya da kendi türünden sözcükleri anlamca etkileyen sözcüklerdir.
*Çekim eki almazlar. (Zaman zarfı hariç) Alırlarsa adlaşırlar.
*Zarfların Fiilleri Nitelemesi;
Hızlı yürüyorsun.
*Zarfların Fiilimsileri Nitelemesi;
Hızlı yürürken düştü. (Yürürken zarf-fiildir. Yani fiilimsidir.)
*Zarfların Sıfatların Derecesini Bildirmesi;
En güzel araba. (Burada “en” kelimesi “güzel” sıfatının derecesini bildirdiği için zarf olur.)
En güzel, daha güzel, pek güzel, çok güzel, gayet güzel
*Zarfların yine Zarfların Derecesini Bildirmesi;
Çok hızlı yürüyorsun. (Burada “çok” kelimesi “hızlı” zarfının derecesini bildirdiği için zarf olur.)
En hızlı, daha hızlı, pek hızlı, çok hızlı, gayet hızlı
Not: Görüldüğü gibi zarflar, fiilleri ve fiilimsileri niteleyebilir; sıfat ve zarfların derecesini bildirebilir.
Not: Derece bildiren zarflara “derecelendirme zarfı” da denmektedir.
ZARF ÇEŞİTLERİ:
1) Durum (Hal) Zarfı:
*Fiillerin, fiilimsilerin durumunu, niteliğini bildiren zarflardır.
* Nasıl?” sorusuna cevap verirler.
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden. (Nasıl çıkacaksın?)
Bebek mışıl mışıl uyuyor. (Nasıl uyuyor?)
Malzemelerini düzenli kullanır. (Nasıl kullanır?)
Anlayabilmem için yavaş konuş. (Nasıl konuş?)
Ucuz gördüklerini aldı. (Nasıl gördüklerini?)
Öfkeyle kalkan, zararla oturur. (Nasıl kalkan?, Nasıl oturur?)
Not: Zarfın, etkilediği kelimeden hemen önce gelmesi şart değildir.
Güzelce yerine oturdu. (araya “yerine” kelimesi girmiş.)
Not: Bazı durum zarfları “niçin?” sorusunun cevabı olabilir.
Coşkusundan, yere göğe sığmıyordu.
Not: Olasılık, kesinlik veya dilek bildiren kelimeler durum zarfı olarak ele alınabilir.
Asla, kesinlikle, galiba, sanırım, mutlaka, hiç, belki …
Belki o da bir gün beni anlar.
Onu mutlaka görmeliyim.
2) Zaman Zarfı:
*Fiilin ya da fiilimsinin gerçekleştiği zamanı bildiren zarflardır.
* “Ne zaman?, Ne zamandan beri?, Ne zamana kadar?” Sorularına cevap verirler.
Hemen yanıma gel.
Artık sınava daha ciddi hazırlanacağım.
Yarın, hepimiz için daha iyi olacak.
İşleri nedeniyle eve geç döndü.
Biz eskiden, su içerdik testiden.
Daha yanıma uğramadı.
Yanlış düşündüğümü sonra anladım.
Yine geldi şom ağızlı.
Not: Zaman bildiren sözcük, eylemi etkilemeden kullanılırsa, “isim” olur.
Yaz mevsimi kurak geçeceğe benziyor.
Gecenin karanlığı bizleri korkutuyordu.
Not: Zaman zarfları diğer zarflardan farklı olarak “hal eki” alabilirler.
Sabah-tan yola çıkacağız.
Akşam-a, gideceğimiz yere varırız.
3) Yer-Yön Zarfı:
*Eylemin genellikle yönünü belirten zarflardır.
* “Nereye?” sorusuna cevap veren “ileri, geri, içeri, dışarı, aşağı, yukarı, öte, beri” sözcükleri yer-yön zarfı kabul edilir.
Misafirler yukarı çıktı. (Yer-yön zarfı)
Masayı geri çekelim. (Yer-yön zarfı)
İleri git de, biz de oturalım. (Yer-yön zarfı)
Not: Bu tür zarfların hal eki almaması gerekir. Alırlarsa adlaşırlar. Bazen de sıfat olarak karşımıza çıkabilirler.
Aşağısı beni korkutuyor. (isim)
İçeriye alalım. (isim)
Aşağı yoldan gidelim. (sıfat)
Geri vitese alıp, gaza bastı. (sıfat)
Not: “Sağa-sola” kelimeleri yer-yön bildiriyor gibi görünse de, ek aldıkları için yer-yön zarfı sayılmazlar.
4)Azlık-Çokluk (Miktar) Zarfı:
*Miktar veya derecelendirme bildiren zarflardır.
* “Ne kadar?” sorusuna cevap verirler.
*Bunların derece bildirenlerine “derecelendirme zarfı” da denmektedir.
(daha, en, pek, epey, gayet, oldukça, böylesine vs.)
Bu sınava çok çalıştık.
Verileni az görmeni kabul edemem.
Biraz gelebilir misin?
Daha güzel insanlarla beraberim. (Derecelendirme yapmış.)
En yavaş yürüyen oydu. (Derecelendirme yapmış.)
Daha yaşlısını görmedim. (Derecelendirme yapmış.)
Pek sevimli bir çocuk olmuş. (Derecelendirme yapmış.)
Gayet samimi bir ortam oluştu. (Derecelendirme yapmış.)
Oldukça kolay bir sınavdı. (Derecelendirme yapmış.)
Az zamanda çok mesafe aldı. (Sıfat)
Azı, bizim yaptıklarımızı fark etti. (Zamir)
5) Soru Zarfı:
*Zarfları bulmak için kullandığımız “Nasıl?, Ne zaman?, Ne kadar?, Nere(ye)?, Niçin?, Niye?” gibi soru kelimeleri fiili ya da fiilimsiyi etkilediğinde soru zarfı olur.
Bugünlere nasıl geldiniz?
Son kitabı ne zaman çıkmıştı?
Bunları bana niçin yapıyorsun?
Maça girebilmek için ne kadar beklediniz?
Bu saate kadar neden uyumadınız?
* “Ne” sözcüğü “niçin” anlamında kullanılırsa soru zarfı olur.
Ne bakıyorsun yüzüme?
Not: Yanıt ifade eden “evet, hayır, peki, yok” sözcükleri, farklı görüşlere göre “zarf, edat, ünlem” olarak kullanılabilmektedir.
-----------------------------
EDAT (İLGEÇ)
*Kendi başlarına anlamı bulunmayan; başka söz ya da söz öbekleri ile birlikte kullanılarak anlam kazanan sözcüklerdir.
*Farklı anlamlarda kullanılabilirler.
*Cümlede belli anlam ilgileri kurmaya yararlar.
*Eklendiği sözcük ile birlikte sıfat, zarf gibi görevlerde kullanılabilirler. Yani anlam ve görevi cümle içinde belirir.
*Genelde kendilerinden önceki kelimeye hal eki ile bağlanırlar.
*Cümleden çıkarıldıklarında, cümlenin anlamı bozulur.
BAŞLICA EDATLAR:
ile, yalnız, ancak, gibi, mi, için, sanki, üzere, -e göre, -e kadar, -e doğru, -e karşı, -e karşın,
-e rağmen, -e dek, -e değin, -den sonra, -den önce, -den yana, -den dolayı, -den beri, -den başka,
-den ötürü, sade, sadece, tek, bir, denli, değil
Not: Bazı kelimeler kendi anlamı dışında “sadece” anlamına gelecek şekilde kullanılırsa edat olurlar.
Maçı babamla seyrettim.
Yalnız kendini düşündün.
Bilgileri ancak sana verebilirim.
İşim bitti gibi.
Bana göre doğru yapmadın.
Akşama kadar durmadan konuştu.
Sabaha doğru uyuyup kalmışım.
Görünüşü hiç iyi değil.
Senden başkası bu olayı bilmemeli.
Gelmemek üzere gitti.
Sabaha karşı top atışları duyulmaya başlandı.
Önümüzdeki haftadan sonra işe başlarsın.
Pazardan önce bu işi bitirmeliyim.
Dünden beri başımda bir ağrı var.
Senden yana korkum yok.
Acıya rağmen adım atabiliyorum.
Tatlı mı tatlı bir bakışı vardı.
Koştuğu için yoruldu.
Beni sanki görmedin.
Yıl sonuna dek sizinle beraber olacağız.
Akşama değin, gözüm yoldaydı.
Buna karşın batı cephesi ağır darbe almıştı.
Hastalığımdan dolayı onunla ilgilenemedim.
Not: Edatlar (ilgeçler) başka kelimelerle birlikte kullanılarak söz öbeği oluşturabilirler. Buna “edat öbeği” denir.
*Bu öbek farklı türlerde görev alabilir.
Düş gibi bir saat geçirdik. (sıfat)
-----------------------------
BAĞLAÇ:
*Kendi başlarına anlamı bulunmayan; sözleri, sözcük öbeklerini, bazen de cümleleri birbirine bağlayan sözcüklerdir.
*Cümleden çıkarıldıklarında, cümlenin anlamı bozulmaz fakat daralabilir.
*Bazen anlamlı sözcükler de kendi anlamını yitirip, bağlaç olarak kullanılabilir.
BAŞLICA BAĞLAÇLAR:
Ve, veya, yahut, ile, ama, fakat, oysa, lakin, dahi, ya da, ancak, çünkü, belki, meğer, yani, zira, yoksa, ayrıca, öyleyse, bile, ise, üstelik, yalnız, örneğin, nitekim, hatta, halbuki, ne var ki, mesela, ki, de, mademki, yeter ki.
ya……….. ya…………. , ne…………… ne……………. ,
hem…………. hem……….. , ister…………. İster………….. ,
gerek………… gerek…………… , …………..olsun ……………olsun
Son kez baktı ve ilerledi.
Sen gel veya gelme, biz gideceğiz.
Anahtar, Ahmet yahut Ali’de olmalı.
Pazardan elma ile portakal aldık.
Yemek isterim ama midem ağrıyor.
Koştum, fakat yetişemedim.
Beni sevmezdi, oysa ben onu çok severdim.
Biraz tembeldir, lakin iyi çocuktur.
Sinemaya Ahmet dahi gelmedi.
Mühendisliği ya da tıbbı seçeceğim.
Alırdım ancak param kalmadı.
Hemen yatıp uyumalıyım; çünkü çok yorgunum.
Belki yarın, belki yarından da yakın.
Çok kızmıştım, meğer suçlu o değilmiş.
Romanda betimleyici öğeler çoktu, yani, bolca sıfat kullanılmıştı.
Izdırap içindeydi, zira çok acı çekmişti.
Artık gelmiyorsun, yoksa bana küstün mü?
Bağlaçlar sözcükleri bağlar, ayrıca, cümleleri de bağlayabilir.
Korkmuyormuş, öyleyse, o da yarışmaya katılsın.
O uyuyordu, bizse, harıl harıl çalışıyorduk.
Ahmet de Veli de zayıf aldı; üstelik ikisi de çalışkandı.
Seni severim; yalnız, bu konuda haksızsın.
Bazı şairler hicvetmeyi sever; örneğin, Nef’i bunlardandır.
Bu takım böyle gitmez dedim, nitekim söylediklerimde haklı çıktım.
Gaz lambamız, hatta mumumuz bile yoktu.
Kitap üçüncü baskıyı bile yapamadı; hâlbuki büyük ümitlerle yazılmıştı.
Kimse onu sevmiyordu, ne var ki, o bunu görmezlikten geliyordu.
Meyveleri ele aldığımız da, mesela, elmada her tür vitamin vardır.
Mademki, geldin, otur konuşalım.
O kadar çok yemek yedim ki, karnım patlayacak.
Bitsin de gidelim.
Ya sev, ya terk et.
Ne kızı verir, ne dünürü küstürür.
Bu makine hem yıkar, hem kurular.
İster inan, ister inanma.
Ahmet olsun, Mehmet olsun iyi öğrencilerimdendirler.
Gerek şiiri, gerekse düz yazıyı çok severdi.
-----------------------------
ÜNLEM:
*Kendi başına anlamı olmayan; sevinç, korku, heyecan, kızma, şaşma, acı, ürperme gibi duygular içeren ya da seslenme bildiren sözcüklerdir.
Ah! Ben ne yaptım böyle. (Pişmanlık)
Ah ah! (Özlem)
Öf! Bu ne koku. (İğrenme)
Öf be! (Kızma)
Vah vah! (Acıma)
Eyvah! (Korku,şaşma)
Oh be! (Rahatlama)
Ay! (Canı yanma)
Ey! (Seslenme)
Hey! (Seslenme)
Hişt! (Seslenme)
Bravo! (Seslenme)
Aman! (Şaşırma)
Vay vay! (İğneleme)
Tüh! (Pişmanlık)
Eh! (Fena değil)
Of! (Canı sıkılma)
Yoo! (Kabul etmeme)
Not: Farklı türdeki sözcüklerde ünlem olarak kullanılabilir. Burada ses tonu önem kazanır.
Yaşa! Var ol!
Vatandaşlarım!
Yandım!
Dur!
Sus!
Yandım!
Arkadaş!
Güzel!
Yaşasın!
Sen!
Ya Rabbim!
Allah Allah!
Not: Ünlem kelimeleri ek alıp, isim olarak kullanılabilir.
Ahı tuttu, adamın. (Ahı >> isim)
---------------------------
BAZI ÇOK KULLANILAN EDAT VE BAĞLAÇLARIN İNCELENMESİ
İLE:
*Edat, Bağlaç, Zarf olarak kullanılabilir.
*Kendinden önceki sözcüğe bağlanıp, “-le, -la, -yle, -yla” şeklini alabilir.
İle: “ve” anlamında kullanılırsa, “BAĞLAÇ” olur.
Gelmesiyle gitmesi bir oldu.
Ahmet ile Hasan sinemaya gittiler.
Kalemle kâğıdı al; yazmaya başla.
İle: “araç, vasıta” ya da “birliktelik” anlamı katarsa, “EDAT” olur.
Ankara’ya uçakla gideceğiz. (vasıta)
Maçı arkadaşlarla seyrettik. (birliktelik)
Lütfen, ekmeği bıçakla kesin. (araç)
Haberi anonsla tüm halka duyurdu. (vasıta)
İle: “durum” bildirip, “nasıl?” sorusuna cevap veriyorsa, “ZARF” olur.
Topa hızla vurdu.
Öfkeyle yerinden kalktı.
YALNIZ:
Yalnız: “sadece” anlamında kullanılırsa, “EDAT” olur.
Geride kalan yalnız sen değilsin.
Bu soruyu yalnız o çözebilir.
Yalnız: “ama, fakat” anlamındaysa, “BAĞLAÇ” olur.
Bu araba güzel, yalnız, çok pahalı.
Bu tür eserleri okurum; yalnız pek anlayamam.
Yalnız: “ismi nitelerse” , “SIFAT” olur.
Ona, “Yalnız Kovboy” diyorlardı.
Yalnız insanlara, sahip çıkmalıyız.
Yalnız: “fiili nitelerse” , “ZARF” olur.
Ölüme bile yalnız gitti.
Yalnız: “Tek başına kullanılıp”, “İSİM” olabilir.
Yıllardır, yalnızım.
GİBİ:
*Gibi, “benzetme, karşılaştırma, olasılık (tahmin), hemen” anlamları katabilir.
*Sıfat, zarf, isim olarak kullanılabilir.
Buz gibi havada dışarı mı çıkılır? (Benzetme, Sıfat grubunda yer almış.)
Yapılan yemeği kurt gibi yedik. (Benzetme, Zarf grubunda yer almış.)
Onun gibi çalışkan olmak isterdim. (Karşılaştırma, Sıfat grubunda yer almış.)
İyice yıkayınca sakız gibi oldu. (Benzetme, Zarf grubunda yer almış.)
Sınavı kazanacak gibi. (Olasılık, Edat)
Onun gibisini az bulursun. (İsim olarak kullanılmış.)
Güreşçi rakibini tuttuğu gibi yere yıktı. (Hemen, Zarf grubunda yer almış.)
ANCAK:
Ancak: “sadece” yada “olsa olsa” anlamında kullanılırsa, “edat” olur.
Bu yaptıklarına ancak o katlanır. (sadece)
Ancak, ona inanırım. (sadece)
Bu kömür ancak bir ay yeter. (olsa olsa, en fazla)
Bu araba ancak onbeşbin lira eder. (olsa olsa)
Ancak: “ama, fakat” anlamında kullanılırsa, “BAĞLAÇ” olur.
Çok anlattım, ancak anlamadı.
Ancak: “henüz, şu an” anlamında kullanılırsa, “ZARF” olur.
Ne bakıyorsun, ancak gelebildim.
DOĞRU:
Doğru: “yönelme” bildirirse “EDAT” olur.
Eve doğru gidiyordu.
Doğru: “ZARF” olarak kullanılabilir.
Otobüsten inince, doğru okula git.
Doğru: “SIFAT” olarak kullanılabilir.
Doğru söze ne söylenir.
Doğru: “İSİM” olarak kullanılabilir.
Doğru, o da bizimle gelmişti.
Buna, doğru parçası denir.
BAŞKA:
Başka: “hariç” anlamında kullanılarak “EDAT” olur.
Fuzuli’den başka tüm şairler bu konuyu ele aldı.
Başka: “SIFAT” olarak kullanılabilir.
Başka insanları da düşünmek zorundayız.
Başka: “ZAMİR” olarak kullanılabilir.
Başkası, bu iyiliği yapmazdı.
Başka: “ZARF” olarak kullanılabilir.
Bıktım senin başka başka konuşmalarından.
DE:
*De, “gibilik, eşitlik, katılma, pekiştirme, dahi, bile, istek vb.” anlamlar katar.
*Bağlaç olan “de” kelimeden ayrı olarak yazılır.
Ben de güvenemez oldum. (dahi, bile)
Konuş da ne olduğunu anlayalım. (istek)
Hazırlanacak da, biz de gideceğiz. (İğneleme)
Toplantıya Mine de geldi. (diğerleri gibi anlamı katmış.)
Gitmem de gitmem diyordu. (pekiştirme.)
Not: Hal eki olan –de, kelimeye bitişik yazılır, bulunma ve yer bildirir.
Ahmet’te kalem de var.
Okulda kurallara uyardı.