MİZAHİ ANLATIM - TYT TÜRKÇE - AYT EDEBİYAT ( YKS ) / SONER HOCA

SONER HOCA İLE TÜRKÇE / EDEBİYAT

İçeriğe git

MİZAHİ ANLATIM

TÜRKÇE > KONULAR > ANLATIM TÜRLERİ (ANLATIM BİÇİMLERİ)
13-MİZAHİ ANLATIM:

*İnsanın gülmesine sebep olabilecek olayların, durumların, karşılaştırmaların, mizaha başvurularak dile getirildiği anlatım biçimidir.
*Okuyucuda uyandırılmak istenen etkiye göre düzenlenir.
*Ses, taklit, hareketlerle desteklenen bir anlatımdır.
*Mizahi anlatımlarda gerçekten sapmalar olur.
*Olayların gülünç, alışılmadık ve çelişkili yönleri yansıtılır.
*Amaç, okuyucuyu düşündürmek ve eğlendirmektir.
*Bazen eleştiri amacıyla da kullanılır.
*Kişilerin, kurumların, toplumların eksik, kusurlu, hatalı söz ve davranışları mizahi anlatımla eleştirilir.
*Mizahi anlatımda dikkati yoğunlaştırabilmek için abartmalardan yararlanılır.
*Mizahi anlatımda dil vasıtasıyla gülünç durumlar ortaya çıkarılır.
*Argo kullanılabilir.
*Makale türü gibi ciddi metinlerin dışında her tür metinde kullanılabilir.

Mizahi Anlatımla İlgili Bazı Kavramlar:

Hiciv: Bir kimseyi, bir toplumu, bir düşünceyi, bir nesneyi, bir göreneği yermek için yazılmış yazı veya söylenmiş söz, yergi, hicviye, satir.

Humor: Ciddi bir tavırla söylendiği hâlde alay olduğu belli olan ince, hoş nükte.

İroni: Söylenen sözün tersini kastederek kişiyle veya olayla alay etme. Gülmece.

Kara Mizah: Yalnız güldürmeyi değil, düşündürmeyi ve yergiyi de amaçlayan mizah.

Komik: Gülme duygusu uyandıran, güldürücü, gülünç.

Nükte: İnce anlamlı, düşündürücü ve şakalı söz, espri.

Parodi: Ciddi sayılan bir eserin bir bölümü veya bütününü alaya alarak biçimini bozmadan ona bambaşka bir özellik vererek biçimle öz arasındaki bu ayrılıktan gülünç etki yaratan bir oyun türü.

Taşlama: Bir kişiyi, bir yeri, bir şeyi vb. kusurlu yanlarını alaycı bir dille yeren halk şiiri türü.


Örnek:
Nasrettin Hoca'nın, Akşehir'de kadılık yaptığı günler...
Yoksul bir adam, eline geçirdiği bir parçacık ekmeği ile birlikte bir aşçı dükkânının önüne gitmiş, orada fıkır fıkır kaynamakta olan bir et çömleğinin başına geçmiş. Ve sonra ekmeği, çömlekten çıkan buhara tutarak yemeye başlamış. Bunu gören aşçı dükkânının sahibi:
"Ver bakalım tirit parasını." demiş. Adamın yakasına sarılmış.
Yoksul adam:
"Yahu!" demiş dükkân sahibine. "Ben senin ne etinden aldım ne de etin suyundan, insaf et!"
Dükkân sahibi, yoksul adamı yakaladığı gibi Nasrettin Hoca'nın önüne getirmiş.
Olayı anlattıktan sonra:
"Bu adamdan şikâyetçiyim, paramı isterim Kadı Efendi." demiş.
Nasrettin Hoca, bir de yoksul adamı dinlemiş. Sonra cebinden birkaç akçe çıkarıp avucunda sallamaya başlamış. Sonra da dükkân sahibine:
"Bu sesi duydun mu?" diye sormuş.
Dükkân sahibi:
"Duydum, Kadı Efendi." demiş.
Nasrettin Hoca:
Bu ses, senin hakkın olan sestir. Al hakkını ve durma git.”

İçeriğe dön