AYT EDEBİYAT DERS NOTLARI-32
AYT EDEBİYAT DERS NOTLARI-32
MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNDE HİKÂYE:
*Türkçülük ve sadeleşme hareketi, öykücülüğümüze de yeni bir hız kazandırmıştır.
*Yazarlar, hikâyelerde milli kaynaklara yönelmişlerdir.
*Hikâye türü özellikle Ömer Seyfettin’in çabalarıyla bağımsız bir tür halini almıştır.
*Hikâyeler teknik olgunluğa erişmeye başlamıştır.
*Hikâyelerin en belirgin özelliği sade bir dil ile yazılmasıdır.
*Hikâyeler çeşitli sebeplerle Anadolu’ya giden yazarlar tarafından oluşturulmuştur.
*Aralarındaki farklılıklara rağmen sanatçıların hepsi, yerli yaşamı ve Anadolu'yu eserlere yansıtma konusunda ortak düşüncelere sahip olmuştur.
*Milli Edebiyat döneminde Maupassant tarzı (olay hikâyesi) hikâyeler ağırlıktadır.
*Milli Edebiyat döneminde “sanat toplum için” anlayışı hâkimdir.
*Sanatçılar yaşadıkları dönemin soysal hayatını eserlerine yansıtmayı amaçlamışlardır.
*Hikâyelerin, şanlı geçmişimizden güç alma, millî duyguları pekiştirme ve yeniden güçlü bir millet olarak ayağa kalkabilmek amacıyla yazıldığı görülür.
*Konular Anadolu’dan ya da milli tarihten seçilmiştir.
*Osmanlıcılık, Türkçülük, Batıcılık akımları, temaların belirlenmesinde ana etken olmuştur.
*Bu dönem hikâyelerindeki temel temalar, "Türkçülük, Anadolu insanının yaşam koşulları, savaş yıllarında çekilen sıkıntılar, bağımsızlık, vatan sevgisi, yanlış Batılılaşma, ilerleme-çağdaşlaşma, gerilik, batıl inançlar, cehalet ve yoksulluk” tur.
*Geri planda da olsa aşk maceraları ve bireysel temalara yer verilmiştir.
*Sanatçılar, Anadolu’yu ve Anadolu insanını gözlemlemişler ve tanımışlardır.
*Eserlerinde gözlemlerini gerçekçi bir bakış açısıyla yansıtmışlar ve realist bir tutum sergilemişlerdir.
*Tasvir etme, hikâyelerde kusursuzca uygulanmıştır.
*Halkın her kesiminin yaşamı hikâyelerde ele alınmıştır.
*Hikâyelerde, yeni Türkiye'yi inşa edecek kahramanlar; gününü gün eden emekliler, memurlar; çaresizlikten, yoksulluktan kıvranan insanlar karşımıza çıkar.
*Sanatçılar, hikâyelerindeki tipleri, dış görünüşleriyle, biçim, çehre ve davranışlarıyla anlatmıştır.
*Bu dönem hikâyeleri realizm akımının etkisiyle yazılmıştır denebilir.
*Bazı sanatçılar, eserlerini natüralist bir yaklaşımla kaleme almışlardır.
*Ömer Seyfettin, Refik Halit Karay, Halde Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi sanatçılar yazdıkları öykülerle Türk öykücülüğümüzün gelişmesine önemli katkılar sağlamıştır.
*Millî Edebiyat döneminin diğer öykü yazarları Aka Gündüz (Türkün Kitabı, Türk Kalbi) Ebubekir Hazım Tepeyran (Eski Şeyler), Raif Necdet Kastelli (Ziya ve Sevda), Ercüment Ekrem Talu (Teravihten Sahura) dur.
----------------------------------------
MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNDE ROMAN:
*Milli Edebiyat Dönemi aynı zamanda Türk toplumunun en çalkantılı yıllarına denk gelir.
(Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı, Milli Mücadele)
*Anadolu, savaşlardan etkilenmiş; her yerde, her ailede savaşın izlerini görmek mümkün hâle gelmiştir.
*Milli Edebiyat romancıları, “roman yazarları, yaşadığı toplumun aynasıdır” görüşüyle yola çıkmışlardır.
*Eserlerinde, yaşanan büyük savaşları ve kurtuluş mücadelesini tüm gerçekliğiyle anlatırlar.
*Bu mücadelelere katılmış olan sanatçılar, yaptıkları gözlemleri başarıyla romanlarına aktarmışlardır.
* “Milli Mücadele ve Kuruluş Savaşı yıllarında yaşananlar, vatan, millet, Anadolu, bağımsızlık” bu dönem romanlarının en önemli temalarıdır.
*Bunların dışında, sosyal konular (siyasi kavgalar, Türkçülük, yanlış batılılaşma, kuşaklar arası çatışma, geri kalmışlık, eğitimsizlik, cehalet, yoksulluk…) ve bireysel temalar (aşk) da işlenmiştir.
*Zaman zaman toplumsal sorunlar irdelenmiştir.
*Konular, genelde kendi yaşamlarından alınmış ve çevre olarak genişletilmiştir.
*Hikâyede olduğu gibi romanda da İstanbul dışına çıkılıp Anadolu işlenmiş ve bu dönemde yaşananlar realist bir bakış açısıyla anlatılmıştır.
*Milli Edebiyat romanlarında realizm ve natüralizm akımlarının etkisi görülür.
*Sanatçılar gözleme önem vermişler ve eserlerinde gözlemlerini kullanmışlardır.
*Dil, hikâyede olduğu gibi sade ve konuşma diline yakındır.
*Konuşma dili, yazı diline aktarılmıştır.
*Cümleler, Türkçenin yapısına uygun ve kısa cümlelerdir.
*Mekân olarak şehir, kasaba ve köyleriyle “Anadolu”; bir taraftan gerçekçi bir bakış açısıyla, diğer taraftan da bir memleket romantizmi ile romana girmiştir.
* “Yurt” ve “köy” sorunlarına yönelim başlamıştır.
*Ülkenin değişik yerleri anlatılarak “memleket edebiyatı” çığırı açılmıştır.
*Köy ve taşra insanının yaşayışını anlatan ilk başarılı örnekler, Reşat Nuri’nin “Çalıkuşu”, Ebubekir Hazım’ın “Küçük Paşa” adlı yapıtları bu dönemde verilmiştir.
*Her kesimden insan, özellikle de köylerde ve taşrada yaşayan insanlar konu alınmıştır.
* “Halka doğru” ilkesiyle hareket edilmiştir.
*Teknik yönden başarılı romanlar yazılmıştır.
*Millî edebiyat romancılarının ortak özellikleri; toplumsal ve kişisel sorunları dile getirmek; vatan ve millet sevgisini romantik duygularla beslemek; millî değerlere sempati ile yaklaşmak biçiminde özetlenebilir.
*Bu dönemin önemli romancıları, Halide Edip Adıvar, Refik Halit Karay, Reşat Nuri Güntekin, Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Aka Gündüz’dür.
----------------------------------------
MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNDE TİYATRO
*1908 sonrasında Türk tiyatrosunda görülen hareketlilik, Milli Edebiyat döneminde artarak devam etmiştir.
*Batılı bir tiyatro anlayışının temelleri atılmıştır.
*Türkçülük düşüncesi tiyatroda da işlenir.
*“Yakın tarih, Türk dünyası idealleri” tiyatro eserlerine konu olur.
*“Siyasal ve belgesel nitelikli oyunlar, istibdat dönemi eleştirileri, saray yaşamı, sosyal dramlar ve aile dramları” tiyatroda ilgi görür.
*Ekonomik sorunlar, karamsarlık ve savaş yıllarının sisli havası da tiyatroya yansır.
*Özel tiyatroların yanında resmi tiyatrolar kurulmuştur.
*En önemlisi günümüzde ismi “İstanbul Şehir Tiyatroları” olarak geçen “Darülbedayi-i Osmanî”dir.
*İstanbul Belediyesi tarafından 1914 yılında kurulmuştur.
*Fransız sanatçılar davet edilerek oluşturulmuştur.
*Modern bir tiyatronun tüm imkânlarına sahip olan bu kurum, ülkemizdeki ilk şehir tiyatrosudur.
*Darülbedayi-i Osmanî, güzel sanatlar okulu vazifesi de görmüştür.
*Oyuncu olmak isteyenleri yetiştirme amacı gütmüş; okuma, telâffuz, dram, dans, edebiyat gibi dersler de verilmiştir.
*Burada, aktörlüğü meslek edinecek sanatçılar ve önemli tiyatro adamları yetişmiştir.
*“Darülelhan” adlı bir de müzik bölümü açılmış; kurum iki dalda eğitim vermeye başlamıştır.
*Darülelhan’ın kurulmasındaki temel amaç, ileride kurulacak olan Türk operasının temelini oluşturmaktır.
*İlk Türk kadın tiyatro oyuncusu Afife Jale bu dönemde sahneye çıkmıştır. (Hüseyin Suat’ın “Yamalar” adlı oyununda)
*İlk oyun ancak 1916 yılı başında sahneye konulabilmiştir.
*Bu oyun Hüseyin Suat’ın “Çürük Temel” adlı uyarlamasıdır. Onu Halit Fahri’nin “Baykuş”u izler.
*Sahnelenen oyunların çoğu hafif komedi ve vodvil, bir kısmı manzum dramdır.
*Bu dönem tiyatrolarının edebiyatımıza getirdiği en büyük yenilik, doğal ve sade bir dildir.
*Tiyatro, teknik açıdan büyük gelişme gösterememiştir.
*Oyunlarda kişiler ve mekân Anadolu’dan seçilmiştir.
*Tiyatro yazarları arasından en önemli iki yazar, İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci ve Musahipzade Celal’dir.
*Bu iki oyun yazarıyla birlikte dönemin roman ve öykü yazarlarından Aka Gündüz, Reşat Nuri, Ömer Seyfettin, Halide Edip, Yakup Kadri, Mithat Cemal; şairlerinden Halit Fahri, Yusuf Ziya, Faruk Nafiz gibi isimler de sahnelenen oyunlar yazmışlardır.
AYT EDEBİYAT DERS NOTLARI: