AYT EDEBİYAT DERS NOTLARI-2 B
AYT EDEBİYAT DERS NOTLARI-2 B
SÖZ SANATLARI / EDEBİ SANATLAR
*Anlatıma canlılık ve renk katmak için yapılan söz oyunlarıdır.
*MECAZ (DEĞİŞMECE): Sözcükleri gerçek anlamları dışında kullanma sanatıdır. Ad değişimi de denir.
(İsteği kabul edilince havalara uçtu.)
*MECAZ-I MÜRSEL (AD AKTARMASI)(DÜZ DEĞİŞMECE): Benzetme amacı olmadan, farklı bazı ilgilerle (iç-dış, parça-bütün vb.), bir sözün başka bir söz yerinde kullanılmasıyla oluşturulan mecazlardır.
(Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal! / Parça - Bütün İlişkisi: hilal>parça, bayrak>bütün)
*TEŞBİH (BENZETME): Anlatımı güçlendirmek amacıyla, aralarında ortak özellik bulunan iki varlık ya da kavramdan -ortak nitelik yönünden- güçlü olandan zayıf olana aktarma yapılmasıdır. Sözü daha etkili duruma getirmek için aralarında ilgi bulunan iki unsurdan güçsüz olanı güçlü olana benzetmektir.
*Benzetmede dört unsur bulunur: Benzeyen, Benzetilen, Benzetme Edatı, Benzetme Yönü
(Çocuk tilki gibi kurnaz biriydi.)
*Tam Teşbih (Ayrıntılı Benzetme): Dört unsuru da bulunan teşbihtir.
*Teşbih-i Beliğ (Güzel Benzetme) (Yalın Benzetme): Sadece benzeyen ve kendisine benzetilenle yapılmış teşbihtir.
(Kömür gözlüm)
*İSTİARE (EĞRETİLEME)(DEYİM AKTARMALARI): Benzetmenin temel ögelerinden (benzeyen, kendisine benzetilen) sadece biri söylenerek yapılan benzetmeye denir.
*Açık İstiare: Benzeyenin bulunmayıp yalnızca “kendisine benzetilen”le yapılan istiaredir.
(Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor. / Askerler, güneşe benzetilmiş.)
*Kapalı İstiare: Kendisine benzetilenin bulunmayıp yalnızca “benzeyen”le yapılan istiaredir.
(Ay, altın ağaçlardan yere damlıyordu. / Ay, su damlasına benzetilmiş.)
*Temsili (Yaygın) istiare: Bir şiir, baştan sona bir istiare üzerine kurulmuşsa bu tür istiarelere temsilî istiare denir. Temsili istiarede; bir kişi, olay ya da dönem simgelerle anlatılır.
(“Sessiz Gemi” şiirinde kendisine benzetilen (gemi) söylenmiş, benzeyen (ruh) söylenmemiştir.)
*KİNAYE (DEĞİNMECE): Bir sözün, benzetme amacı güdülmeden, hem gerçek hem de mecaz anlamını düşündürecek biçimde kullanılmasına denir. Daha çok mecaz anlam kastedilir.
(Mum dibine ışık vermez.)
*Kinayede, kapalı ve iğnelemeli bir ifadeyle, sitem ve alay söz konusu olabilir.
(Eh, bu hızla gidersek, okula belki yarın sabah varırız.)
*TEŞHİS (KİŞİLEŞTİRME): İnsan dışındaki canlı-cansız varlıklara, insan özelliği kazandırmaktır. Teşhiste aynı zamanda “kapalı istiare” vardır.
(Güzel gitti diye pınar ağladı.)
*İNTAK (KONUŞTURMA): İnsan dışındaki varlıkları konuşturmaktır. Her intak sanatında teşhis sanatı vardır; ancak her teşhiste intak sanatı yoktur.
(Deniz ve Mehtap sordular seni: Neredesin?)
*TARİZ (DOKUNDURMA – İĞNELEME – SİTEM): Bir sözün, görünürdeki anlamının tam tersi amaçlanarak kullanılmasıyla gerçekleştirilen mecazlı anlatımdır.
(Bu ne kudret ki elifbayı okur ezberden. / Elifbayı ezberden okumak basit bir şeydir.)
*SEHL-İ MÜMTENİ: Söylenmesi veya yazılması çok kolay gibi görüldüğü halde, benzeri yazılamayan yalın, özlü anlatımlara denir. Vecize niteliğindedir.
(Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.)
*TEZAT (KARŞITLIK): Aralarındaki ilgiden dolayı, birbirine zıt kavramları, zıt durumları, zıt düşünceleri bir arada kullanmaktır.
( “Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz.” )
*TEVRİYE (İKİ ANLAMLILIK) Birden çok gerçek anlamı olan bir sözü herkesçe bilinen (yakın) anlamında değil de uzak anlamını kastederek kullanmaya denir. Tevriyede mecaz yoktur. Kinayeden farkı budur.
(Beyaz gerdanında bir de ben gerek. / Vücuttaki kabartı söylenmiş, kişi kastedilmiş.)
*MÜBALAĞA (ABARTMA): Sözün etkisini güçlendirmek için bir şeyi olduğundan daha çok ya da olduğundan daha az göstermektir.
(Manda yuva yapmış söğüt dalına / Yavrusunu sinek kapmış.)
*HÜSN-İ TALİL (GÜZEL NEDEN BULMA): Sebebi bilinen bir olayın meydana gelişini, gerçek sebebinin dışında, başka bir nedene bağlamadır.
(Yoksun diye bahçemde çiçekler açmıyor bak.)
*TENASÜP (UYGUNLUK): Anlam yönünden birbiriyle ilgili sözcükleri bir arada kullanmaktır.
(Bu gece, bu yıldızlar, bu koku, / Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç.)
*TECAHÜL-İ ARİF (BİLİP DE BİLMEZLİKTEN GELME): Anlam inceliği oluşturmak için herkesçe bilinen bir gerçeği bilmiyormuş gibi aktarmadır.
(Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz.)
*İSTİFHAM (SORU SORMA): Anlatımı daha etkili hale getirmek için cevap alma amacı gütmeden soru sormaktır.
(Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?)
*TERDİT (ŞAŞIRTMA / BEKLENMEZLİK): Sözü okuyucunun beklemediği şekilde bitirmedir.
(En ağır işçi benim / Günde yirmi dört saat / Seni düşünüyorum.)
*TELMİH (HATIRLATMA - ANIMSATMA): Söz arasında herkesin bildiği bir olaya ya da kişiye işaret etme sanatıdır. Anımsatılan şey uzun uzadıya açıklanmayıp bir iki sözcükle ifade edilir.
(Vefasız Aslıya yol gösteren bu, Keremin sazına cevap veren bu. / Aslı ile Kerem hikâyesine telmih)
*LEFF Ü NEŞR (SIRALI AÇIKLAMA – SÖZ SİMETRİSİ): Bir dizede iki ya da daha fazla kavramdan bahsettikten sonra diğer dizede onlarla ilgili açıklama yapmaktır. Bir dizede geçen en az iki sözcükle ilgili niteliklerin, alt dizede sıralanmasıdır.
*Düzenli Leff ü Neşr: Birinci dizede söylenenlerin karşılıklarını ikinci dizede aynı sırayla belirtmedir.
Elimde kitaplar dolusu karanfil tutarken
Gözlerim okuyor kırmızı çiçek misali yaşlarını
*Düzensiz Leff ü Neşr: Birinci dizede söylenenlerin karşılıklarını ikinci dizede ya ters yönde ya da karışık olarak belirtmedir.
Deli eder insanı bu deniz, bu gökyüzü
Göz kırpar yıldızlar, türküler söyler balıklar
*TEDRİC (DERECELENDİRME): Birbiriyle ilgili kavramların bir derece gözetilerek sıralanmasıdır.
(İki asker, mızrak mızrağa, kılıç kılıca, hançer hançere vuruşmaya başladı.)
(Günler oldu, aylar oldu, / Bekledim senin yolunu.)
*TEKRİR (YİNELEME): Anlatımı güçlendirmek için bir sözü sık sık tekrar etmektir.
(Beni bende demen, ben değilim, / Bir ben vardır, bende benden öte.)
*RÜCU (GERİYE DÖNÜŞ): Bir düşünceyi daha güçlü anlatmak için, söylenen sözden döner gibi davranmaya rücu denir.
(Makber, makber değil bir türbe / Türbe değil bir mâbed)
*İRSAL-I MESEL: Söylenen bir düşünceyi inandırıcı kılmak ve pekiştirmek amacıyla söze bir atasözü ya da özdeyiş katmaya denir.
(Tok olanlar bilemez çektiğini aç kalanın / Sırtı pek kimseye ahval-i şitâ yaz görünür.)
*İHAM (ŞÜPHE): İki ya da ikiden fazla anlamı olan bir kelimeyi bir mısra ya da beyit içinde bütün anlamlarını kastederek kullanma sanatıdır. Ancak bu yaparken beytin genel anlamıyla, kelimenin çeşitli anlamları arasında yakın bir ilgi kurmak gerekir.
*Eğer sözcüğün iki anlamının da konuyla ilişkisi olursa "iham", sözcüğün özellikle gerçekten çok mecaz anlamı kastedilirse "kinaye" yapılmış olur.
*İki gerçek anlamdan uzak olan anlam kastedilirse “tevriye” yapılmış olur.
Şemîm-i kâkülün almış nesîm gülşende
Demiş ki sünbüle sende emânet olsun bu (Figânî)
Bu beyitte “bu” sözcüğü, hem koku hem de işaret sıfatı anlamlarıyla kullanılmıştır.
*CİNAS (SESTEŞLİK): Yazılışları aynı, anlamları farklı sözcüklerin bir arada kullanılmasıdır.
(Niçin kondun a bülbül kapımdaki asmaya / Ben yârimden ayrılmam götürseler asmaya.)
*SECİ (İÇ UYAK): Düzyazıda, cümle içinde yapılan uyağa denir.
(İlahi, kabul senden, ret senden; şifa senden, dert senden.)
*İŞTİKAK (TÜRETME): Aynı kökten türeyen sözcükleri bir arada kullanmaya iştikak denir.
(Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler. / Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.)
*AKİS (ÇAPRAZLAMA) (YANSIMA): Bir cümle ya da dize içindeki sözleri ters çevirerek söylemeye akis denir.
(Her inişin bir yokuşu, her yokuşun bir inişi vardır.)
*AKROSTİŞ: Bir şiirde dizelerin ilk harflerinin yukarıdan aşağıya doğru anlamlı bir sözcük oluşturmasına akrostiş denir.
Var olan bir sen bir ben bir de bu bahar,
Elden ne gelir ki? Güzelsin gençliğin var.
Dünyada aşkımız ölüm gibi mukaddes
İnan ki bir daha geri gelmez bu günler,
Âlemde bu andır bize dost esen rüzgâr.
*LEBDEĞMEZ (DUDAKDEĞMEZ): İçinde "dudak sessiz harfleri" (yani b, f, m, p, v) diye tanımlanan harfler bulunmayan sözcüklerle yazılmış şiirlerdir.
*ALİTERASYON (SES YİNELEMESİ): Dize ya da mısrada ahenk oluşturacak şekilde, aynı sesin veya hecenin tekrarlanmasıdır.
Eylülde melül oldu gönül soldu lale
Bir kâküle meyletti gönül geldi bu hale. (-l, -e)
*NİDA (SESLENME): Şiddetli duyguları, heyecanları coşkun bir seslenişle anlatmadır.
(Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü!)
*KAT' (KESME): Sözü, ifadeyi tamamlanmadan bir noktada kesme anlamında kullanılır.
(Ey kimsesiz âvâre çocuklar… / Hele sizler, Hele sizler… )
AYT EDEBİYAT DERS NOTLARI: